ülkü tamer
memet fuat'la abdi ipekçi'nin "rahle-i tedris"lerinden geçmiş biri olarak, yoruma her zaman saygı duydum. kafamda soru işaretleri uyandıran yorumları tartıştım. beni eleştirenleri ciddiye aldım.
prof. mehmet kaplan, "düello" şiirimden yola çıkarak benim için uzun bir yazı yazmıştı. cumhuriyet devri türk şiiri kitabında yer alan yazı elbette ilgimi uyandıracaktı. yalnız sağ kesimin değil, aydınların büyük çoğunluğunun, düşüncelerine katılmasa bile ciddiye aldığı, "bilim adamı" sıfatına saygı duyduğu bir eleştirmendi prof. kaplan.
okumaya başladım. okudukça, "ne yapalım, kaplan da böyle düşünüyor." diyordum.
derken, "yazın bittiği" şiirimin "açıklama"sına geldi sıra.
"gökyüzünü görünce gecenin devi
çıkarıp şapkasından yıldızlar saçar"
dizelerim üstüne şunları yazmıştı:
"şiirin son mısralarında geçen 'dev' ve 'cüce' kelimeleri arasındaki kontrastla bu kelimelerin kullanılış tarzı dikkat çekicidir. 'gecenin devi gökyüzünü görünce' şapkasını çıkarır, 'şapkasından yıldızlar dökülür'. burada bir fikri gizlemek için sembolik bir ifadeye başvurulmuştur. öyle sanıyorum ki, burada bahis konusu olan 'gecenin devi' kelimesi ile kastolunan dev-genç'tir. cüceler ise onları küçümseyen insanlardır. bu nevi şiirleri tahlil ederken, adeta suçluları ihbar ve teşhir eden bir insanın durumuna düşmek endişesi taşıdığımı itiraf edeyim. metinleri anlamaya çalışırken bir zorlama yapmadığımı sanıyorum. bir milliyetçi olarak türkiye'yi bölmek isteyen anarşist ile komünistleri, bir insan olarak kan dökmeyi yüceltenleri tenkit hakkımdır. fakat burada benim vazifem, metinleri doğru olarak tahlil etmektir. tahlil esnasında bu nevi fikirlerle karşılaşır ve onları ortaya koyarsam, acaba ilmi araştırmanın dışına mı çıkmış olurum?"
kitabı kapattım. profesörün "yorum"u yorum değildi artık. kaplan'ın bilim adamlığı, benim için sona ermişti.
neden mi?
dev-genç, 1968'de kurulmuştu çünkü. şiirim ise o tarihten sekiz yıl önce, 1960'ta yayımlanan "gök onları yanıltmaz" adlı kitabımda yer alıyordu.