alan parker
doğru diye bir şey yoktur. sadece bakış açıları vardır.
starbucks'tan daha fazla kilise olduğunda dindar bir bölgede olduğunu anlarsın. ve starbucks'tan daha fazla hapishane olduğunda.
bu dünyada bir sürü hasta ruhlu insan var.
asla menüde yiyeceklerin resmi olan bir yerde yemek yeme.
aktif dinleyicilerden nefret ederim. dinliyormuş gibi yapmakla o kadar meşguldürler ki ne dediğini duymazlar.
eğlenceli olan tek gerçek, birinin saklamaya çalıştığı gerçektir.
winston churchill: 30 yaşındayken bir liberal değilseniz kalpsiz birisiniz demektir. eğer 40 yaşında hala liberalseniz beyinsiz birisiniz demektir.
eğer kendine saklarsan nefretin bir anlamı kalmaz.
şu kaybedenlere bakın! köylüler, fahişeler, uyuşturucu bağımlıları, şizofrenler! onlar katil! ölmeleri kimin umurunda? çark sürekli dönmeye devam ediyorsa bu kimin umurunda?
bütün hayatımızı ölümü durdurmaya çalışarak geçiriyoruz. yemek yiyerek, icat ederek, severek, dua ederek, savaşarak öldürerek. ama ölüm hakkında gerçekten ne biliyoruz ki? sadece hiç kimsenin geri gelmediğini. ama hayatta öyle bir nokta geliyor ki o an zihin bütün arzuları ve tutkuları yeniyor. alışkanlıklar hayallerden ağır basıyor. ve kayıplar.. belki de ölüm bir armağandır.
gandhi: eski göze göz yasası hepimizi kör eder.
hayata saygı her şeydir. birini öldürdüğünüz zaman onun ailesinden çalarsınız. sadece sevdikleri birini değil, aynı zamanda insanlıklarını da. kalplerini nefretle katılaştırırsınız. tarafsız olabilme kapasitelerini onlardan almış olursunuz. onları kana susamaya mahkum edersiniz. bu zalimce ve dehşet verici bir şeydir. bu nefret asla yapıcı olamaz. zarar verilmiştir artık. istediğimiz eti aldıktan sonra hala doymak bilmeyiz. infaz evinden öldürücü enjeksiyonun onlara fazla olduğunu mırıldanarak çıkarız. medeni bir toplum eninde sonunda katı gerçekle yüzleşecektir. intikam almak isteyen kişi iki mezar birden kazar.