javier marias
laurence sterne'ün ölüsünün başına gelenler, tam da iki romanına yaraşacak türdendir. fazla kalabalık olmayan bir cenaze töreninin ardından hanover alanı'ndaki bir kilisenin mezarlığına gömülür. birkaç gün sonra cesedi, sterne'ün de vaktiyle öğrenim gördüğü cambridge'teki bir anatomi profesörüne satılmak için çalınır. anlatılanlara göre, tam anatomi dersi başlayacakken profesörün derse tanıklık etmeleri için çağırdığı iki arkadaşından biri yanlışlıkla ölünün yüzünü örten örtüyü açar ve ölümünden kısa bir süre önce tanıştırılmış olduğu sterne'ü tanır. konuk hekim bayılırken profesör ne kadar ünlü bir kişiyi kesmekte olduğunun bilinciyle anatomi bıçağını dikkatle kullanır ki, en azından iskelet zarar görmesin.
cambridge'teki kemik koleksiyonunun içinde sterne'ün kafatasını arayan bir sürü insan vardır ama bulan olmamıştır; bu nedenle iyi yürekli sterne'ün nerede dinlendiğini bilemeyiz. muhtemelen bu olan bitenin sterne için bir önemi de yoktur: ölüm üzerine çullandığında, "bir yedi sekiz ay daha pek işime gelirdi ama.. tanrı'nın istediği gibi olsun." dediği kayıtlarda vardır. ayrıca tristram shandy'de de evinden uzakta ölme arzusunu dile getirmiştir; "düzgün bir handa", dostlarını üzmeden, rahatsızlık vermeden. bu isteği londra'da yerine gelir. bir tanık son nefesini verişini şöyle anlatır: "işte geldi" der sterne ve bir tokadı engellemek ister gibi, elini yukarı kaldırır.