12.02.2008

başucumda müzik

kürşat başar

bazı insanların evi yoktur.

herkes âşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu. ama aslında bu kadar basitti işte: birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan âşıksın.

eğer yalnız kalmaktan korkuyorsanız herkese iyi davranın, başkalarının dediklerini yapın; yoksa sizi tek başınıza bırakırlar.

bazı insanlar hayatlarını kendi istedikleri gibi kurarlar. geri kalanlarsa onların yaptıklarını birbirlerine anlatıp dururlar.

insan soykırım yapabilen tek canlıdır.

o, duygularını asla göstermemeyi başarmış insanlardan biriydi.

evet, bazıları hayat boyu gerçeği arar, bazılarıysa kendi gerçeğini kurar ve ona inanırlar.

belki de insanları bir türlü anlamayışımızın, günün birinde en beklenmedik biçimde bizi şaşırtmalarının nedeni, hep bir bütün olarak bize verdikleri görüntüyle yetinip farklı parçalardan oluştuklarını unutmamızdır.

ve eğer kadınların kalbine giden bir yol varsa, inanın bana, sözcüklerden geçer. hatta o yol sözcüklerle döşelidir. başka hiçbir şey doğru bir sözdizimi kadar bir kadının başını döndüremez.

sanki hayat saklanabilirmiş gibi her şeyi biriktiren, her gittiği yerden anılar toplayan, her şeyin fotoğrafını çeken insanlar beni şaşırtır. sonra o fotoğrafları bir hayatın resimli romanı gibi başkalarına göstermeleri ve anlatmaları da.

gizli bir şey yapmanın en tehlikeli anı, uzun bir süre dikkatle uyguladığınız kuralları unutmaya, bunu aslında hayatınızın doğal bir parçası sanmaya başladığınız andır.

derler ki cesur insanlar dürüst olur.

bütün bir hayat, onun kucağına yatmış, saçlarımı okşarken benimle konuşmasının yanında hiçbir anlam taşımaz.

birini sevmen için ele tutulur bir neden bulamıyorsan onu sahiden seviyorsun demektir.

kurbanları seyretmek her zaman heyecanlıdır.

"her şey silindi ve artık yalnız sen varsın."

"bir imparatorun karısı olmaktansa senin metresin olmayı yeğlerim."

"şu tarladaki kızlardan biri olsaydın, dağlarda yaşayan yabani kadınlardan biri olsaydın, düşmanımın ailesinden olsaydın, küçük bir çocuk olsaydın yine seni kaçırırdım ama sen kraliçesin, seni nereye kaçırabilirim?"

hepimiz fırtınaların içinde korku ve heyecanla yolculuk etmeyi severiz ama eğer sonunda bir limana sığınabileceğimizi biliyorsak.

bazen en büyük düşler gerçek olur.

insanların bir gün büyüyüp düşlerini unuttukları ve artık onları çocuklara ait şeyler sandığı bir dünya hiç de yaşanmaya değer bir yer değil.

"ülkemin güneşinden, çocukluğumun bahçelerinden, senin güzel yüzünden sürgünüm."