orhan pamuk
hayır, canım bırak öpeyim dudaklarını; çünkü artık yalnızca ihbar tutanaklarında bir ad olan o hayalet gerçek olmaktan korkuyor. ben ise buradayım bak ve biliyorum zaman ağır ağır tükeniyor: birlikte bindiğimiz otobüslerin aldığı bütün o yollar biz üzerinden kayıp gittikten sonra, nasıl bize hiç mi hiç aldırmadan, yaz gecelerinde, yıldızların altında asfalt, taş ve sıcak bir dokunuş olarak kendileriyle dopdolu var olup uzanıyorsa huzurla, biz de burada, daha vakit geçirmeden, birlikte uzanalım.
hayır canım, hiç vakit geçirmeden, ellerim güzel omuzlarını, ince ve kırılgan kollarını tuttukça, sana ben yaklaştıkça, bütün otobüslerin ve bütün yolcuların aradığı o eşsiz zamana, bak ağır ağır ne mutlu ulaşıyoruz. dudaklarımı kulağınla saçların arasındaki yarı saydam alana bastırdığımda, saçlarının elektriğinden ürken kuşlar bir anda yüzüme ve alnıma sonbahar kokusuyla karıştığında ve avucumun içinde kanat çırpan inatçı kuş gibi göğsün diklendiğinde, bak işte şimdi, o erişilmez zaman aramızda nasıl dopdolu, sapasağlam diriliyor, görüyorum gözlerinde: şimdi işte, ne orada, ne başka bir yerde, ne hayal ettiğin ülkede, otobüslerle kör otel odalarında ne de yalnızca kitap sayfalarında var olan bir gelecekteyiz. şimdi, burada ikimiz, bu odada, telaşlı öpüşlerim ve iç çekişlerinle iki ucu açık bir zamanın içindeymiş gibi, birbirimizi tutmuş bir mucize görelim diye bekliyoruz. doluluk anı! sarıl bana, zaman akmasın, haydi sarıl canım bana, mucize bitmesin! hayır, karşı koyma. hatırla: gövdelerimizin otobüs koltuklarında ağır ağır birbirine kayıp düşlerimizin saçlarımız gibi birbirine karıştığı geceleri. dudaklarını çekmeden hatırla: başlarımız birlikte soğuk ve karanlık cama yaslandığında, küçük kasabaların ara sokaklarında gördüğümüz ev içlerini. hatırla, el ele seyrettiğimiz onca filmi: yağmur gibi yağan kurşunları, merdivenlerden inen sarışınları, bayıldığın soğukkanlı yakışıklıları hatırla. hatırla, bir günah işler, bir suçu unutur ve başka bir diyarı düşler gibi sessizce seyrettiğimiz öpüşmeleri. dudakların birbirine yaklaşmasını ve gözlerin kameradan uzaklaşmasını hatırla. hatırla, otobüsümüzün tekerlekleri saniyede yedi buçuk kere dönerken bizim nasıl da bir an kıpırtısız ve hareketsiz kalabildiğimizi.