elias canetti
dört farklı sürü tipinden (avcı, savaş, yas, artış) hangisinin zamanımıza egemen olduğu açıktır. büyük ağıt dinlerinin iktidarı azalıyor. çok fazla büyüdüler ve artışla boğuldular. modern endüstriyel üretimde, artış sürüsünün eski tözü öyle devasa bir büyüme geçirdi ki, onunla karşılaştırılınca, hayatın diğer bütün unsurları azalıyor gibi görünüyor.
üretim burada, bu hayatın içinde gerçekleşiyor. her zaman ve hep artan bir hızla büyüyor ve çoğalıyorlar, öyle ki durup düşünmek için bir dakikamız bile kalmıyor. korkunç savaşlar üretimi durduramadı ve doğası ne olursa olsun, karşıt kampların hepsinde üretim şaha kalkmıştır. artık bir inanç varsa, o da üretime, modern artış çılgınlığına olan inançtır; dünyanın bütün halkları ona birer birer yenilmektedir.
üretimdeki bu artışın sonuçlarından biri de giderek daha çok insanın istenmesidir. ne kadar çok mal üretilirse, o kadar çok tüketiciye ihtiyaç vardır. arz açısından önemli olan, olabildiğince çok tüketici kazanmaktır; ideal olarak da bütün insanları. bu bakımdan, yalnızca yüzeysel olarak olsa da, her bir ruha talip olan evrensel dinleri andırır. herkesin eşit derecede istekli ve ödeme gücü olan ideal alıcılar olmasını hevesle bekler. ama aslında bu gerçekten yetmez; çünkü bütün potansiyel tüketiciler satın almaya ikna edilmiş olsa bile üretim hâlâ artmak isteyecektir. bu yüzden asıl istediği daha çok insandır. üretim malların çoğalmasından artışın orijinal anlamına, insanın kendisinin artışına döner.
üretim özü gereği barışçıldır. savaş ve yıkım azalma demektir ve üretime zarar verir. bu noktada kapitalizm ve sosyalizm, aynı inancın ikiz rakipleri olarak birdir. her ikisi için de üretim gözbebekleri ve asıl ilgilendikleri şeydir. onların rekabetinin ta kendisi ilerlemenin vahşetine katkıda bulunmuştur. giderek birbirlerine daha çok benziyorlar; sadece üretimdeki başarıyla sınırlı olsa da, her birinde diğerine karşı algılanabilir nitelikte artan bir saygı var. kapitalizmin de sosyalizmin de istedikleri tek şey diğerini geçmektir.
günümüzde, hepsi son derece verimli ve hızla büyüyen çeşitli büyük artış merkezleri vardır. bunlar farklı diller ve kültürlere dağılmıştır; hiçbiri iktidarı tekeline alacak kadar kuvvetli değildir ve hiçbiri diğerlerinin oluşturacağı herhangi bir bileşime karşı tek başına ayakta durmaya cüret edemez. adını yerkürenin her bir köşesinden -doğu, batı- alan devasa çifte kitle oluşumlarına doğru açık bir gidişat vardır. bunlar kendi içlerinde o kadar çok şeyi taşımaktadır ki onların dışında kalanlar giderek azalıyor; kalanlar da güçsüz görünüyorlar. bu karşıt çifte kitlenin katılığı, her birinin diğeri karşısında büyülenmesi, her ikisinin de tepeden tırnağa silahlanmış olduğu gerçeği ve ay için rekabette olmaları dünyada mahşeri bir korku uyandırmıştır: aralarında yapacakları bir savaş insanoğlunun sonu olabilir. ama şu artık açıkça belli oldu: artış trendi o kadar kuvvetlendi ki, savaş trendi karşısında üstünlüğü ele aldı. savaş artık bir baş belasından başka bir şey değil; savaş, hızlı artışın bir aracı olarak tüketildi. nasyonal sosyalizm almanyası bunun ilkel biçiminin nihai patlamasıydı. insan savaşın bir daha asla bu amaçla sürdürülmeyeceğim güvenle varsayabilir.
günümüzde ülkeler, insanlarından çok üretimlerini koruma endişesi içindeler. hiçbir şey üretimden daha meşru, hiçbir şey bu kadar herkesçe onaylanmış değildir. bu yüzyılda da insanların kullanabileceğinden daha fazla üretim yapılacaktır. savaşın yerini başka çifte kitle sistemleri alacaktır. parlamentolarda çifte kitlelerin etkinliklerinden ölümü dışlamanın mümkün olduğunu ve ulusların arasında da benzeri barışçıl ve düzenli sırayla iktidarı devretme sisteminin kurulabileceğini öğrendik. eski roma'da, sporun bir kitle olgusu olarak savaşın yerini nasıl alabileceği örneğine zaten sahibiz. spor bugün aynı önemi, ama bu kez dünya çapında yeniden kazanma noktasında. savaş kesinlikle ölüyor ve kısa bir süre sonra tamamen ortadan kalkacağı söylenebilir; ancak bu öngörüde hayatta kalanın durumu göz önüne alınmamıştır.