memduh şevket esendal
memurlar amirlerinin ve arkadaşlarının zayıf taraflarını bilmezlerse, yerlerinde emniyetle oturamazlar.
bunlar, doğrudur, biçimsiz insanlardır. bir gün bana zararları dokunabilir; ancak ne yapmalı? görüşmek, konuşmak da ister. istediğimiz gibi insanlar yaratmak da elimizde değil ki..
mahzun olur gibi oldu. hani öküzü döverler ağlamaz da, tutup okşarlar, garipser, ağlar. benim okşamam da ona öyle geldi. insanın her zamanı bir olur mu? üstüne varsan ağlayacak. bıraktım, odadan çıktı, gitti.
beğenilmek insanı avlar.
hayatın en fena zamanları insanın kendini beğenmediği zamanlardır.
böyle geceleri de yaşadım diye hayat defterine yazmamalı.
ben senin vereceğin havadisleri bilirim, gece yarısından sonra dinlenmez.
bu iş kaçıp kovalamadan da olur mu? kedileri görmüyor musun, dişleye dişleye evlenirler. o kaçıp kovalamayı tabiat idare eder. sorsan biri niçin kaçtığını, öteki niçin kovaladığını bilmez.
bilmem böyle bir kırgınlığım var. her yer bana boş ve hüzünlü geliyor. yeryüzü bana eskimiş görünüyor, her yeri toz kaplamış. bundan evvel özenip yazmaya başladığım bir eserin müsveddeleri de masanın üstünde tozlanıyor. sevmek, sevilmek de boş! insan korkunç bir yalnızlık içindedir. kimsenin ne düşündüğünü bilemezsiniz. bu yalnızlığı ben her zaman duymam.
akıllı bir kıza benziyor. yalnız bana, hasta, bitkin görünüyor. bu kız bu arıklığıyla çamaşır yıkar mı? yıkayabilir mi? yorganı kaldırmaya gücü yetmiyor. güçlükle ayakta duruyor gibi görünüyor. acımaya başladım. buna hizmet ettirmek yazık.. ayakları topal bir ata araba çektirmek gibi. "hadi kızım, sen hizmet etme, bırak ben yaparım." desen gücüne gidecek. buna "sen hizmet edemezsin, hastasın." demek, "git de bir köşede acından öl, insanlar arasında gezip de onları da üzüntüye uğratma!" demektir.