kemik gibi
ne yanına dönsen batar
halk aşksızsa sokaklar
banka dükkanlarıyla doludur
toprağın yutkunmasıdır
benden yere
özümün yeryüzüne
kaçmasıdır sevmem
/hâlâ
ne kapıyı ardına vurdurup
ciğerime tortulanan havayı dışarı uğratan bir mektup
ne bir rüya/
insanlığımızın gülüşü yalnızlar çarşısında
çağrılmış gümüş seslerini aynadaki yüzlerin
başkası sevsin diye en seçkin yerine
bir şal gezdirirdi
insanlığımıza bir şey getirirdi yalnızlarla
mor gök gelir güzeldir
bir tek göğsünü
göğsünün tekini ışıtır
ve pembe dağlara
aydınlık göğsü
ve uzağa çağrılan bakışlarıyla
her yandan karanlıklar biçilir
dikilir üstümüze
aşkımla boyun boyuna bir ejderhayım
şehirde sen benim en çok saklandığım
içine girip korktuğum
çamlarını yıkamadığım karanlığını bozamadığım
sen benim durup durup saplandığım
mutlu an biraz uzun olmasın
yoksulluk gibi gideceğim bir yer var
efkarın aşılmaz yalnızlığın kaçınılmaz olduğu
aşk çocuklar parlayınca görülen ışıklardır
ne korkunç bir iklimdi çocukluğum
uyku yansın yürek mecburlansın
beden bedende artmaya can bedeni aşmaya
ağız ilk şanlı yemek
olan ölümü
başlasın anlatmaya
rüzgâr nereden eserse essin güzeldir
alevler bir ayrı alemdir
dirlik sevinçtir - gök içimizedir
ruhumuzun kirlenmesi dolmadı mı
gövdemizin kıvranması doymadı mı
bir hınzır uyku bir şaklaban uyanıklık
bir batında gecenin ve gündüzün kavranması
bu nedir böyle gün mü günsüzlük mü
hangisine kapıldık nerelere atıldık
ayrılık vardı hep
ay gece olunca pay eder ayrılığı
ey güzelce yakalandığım
mutlulukla sunulan
bize bahşedilen armağan kılınan
ayrılık sen ki
aşkın ve sanatın
durmadan doğumlar getiren anası
ey gece sen de aldatıldın
sana da tuzak kurdu yüzü güneş parıltılı kız
artist milletizdir
bizde defaten ölünür
yaşamak bir sokak lambası gibi
bir gece evden atılmış bir çocuk sanki
tek bir damla tek bir ses gibi
aklıma düşüyor
yazdıkların şiir değilse kalsın
cennetse sevdan çık dışarı
solgun ışıklar
sessiz ağaçlar parklarla
o cümbüş gecesini de tak peşine
yazdığın şiir değilse bırak bunları kalsın
bilirim aydınlık için
karanlık da gerekli
yabancılar yağıyor sabahları
netlikle bulduğum sen misin
alnımı dayadığım bu dağ sen misin
içimde akar
o yeraltı suları sen misin
bir çiçek bahçesinde geceye durgun kalışın yağmur sıcağı gibi
öptüm sonsuz gidişinden. saçlarının seyriyle seni