memduh şevket esendal
davacın kadı olursa, yardımcın allah olsun!
bu ordu müslüman ordusu imiş, diyorlar. müslümandan hayır gelse bize arabistan'da gelirdi. bizi arkamızdan vurdular.
o günlerde rakı yasak edilmişti. bu kadar üzüntülü kimselerin yaşadıkları yerde rakı içilmez olur mu? bir kanun çıktı ama gene rakı içildi. posta müdürü rakı çektirir, satar, para da kazanırdı. herkes de bunu bilirdi. hocaların zoru ile çıkarılmış olan bu kanun yürümedi, hocalar da hiçbir şey yapamadılar. bu kanundan sonra rakı içimi arttı denilse, yanlış olmaz.
birçokları halkımızı olduğundan çok dinci sanır. birtakımı da halkı dinci gösterip bundan faydalanmak isterler. "halk bunu çeker mi? halk şöyle olur mu, böyle olur mu?" derler. bu, halkı öne sürüp kendi sözlerini geçirmek içindir. bunlar din işleri değildir. bunlar dini öne sürüp kendi işlerini çevirmek içindir. bu rakı yasağı da bu işlerden biridir. rakı yasağı çıkınca yalnız hocalar kendi sözlerini geçirmiş oldular. rakı da gene içildi. rakıyı bırakmış olanlar bile, yeniden başladılar. birisi de çolak. "bu zıkkım haramdır, insana zararı da vardır ama alışılmış, içmeden duramıyorum." dediler, bol bol da içtiler.
insan ne kadar da insanlaşmış olsa, gene içinde bir vahşilik kalmıştır.
çarşıların sokakları dar, dükkanları loşça, biraz da sıkıntılı ise de, eski bir kentte, bir güncük olsun geçirmek isteyen bir adam için sevimliliği de yok değildir. öyleleri vardır ki, yapılmış da benzetilememiş, melez bir şehirde yaşamaktansa, bu kasabacığın, her evi, her sokağı geçmişten bin hikaye düşündüren bu yerde yaşamayı daha hoş bulurlar. böyleleri azdır, azdır ama gene de vardır.
insanın kendi eliyle bir kabak, bir turfanda salatalık yemesindeki zevki, dünyada başka ne verir?
geçim darlığı ileri sürülüp uçan kuştan rüşvet alınan bir yerde soygunculuk etmemek elbette bir iyiliktir. herkesin oturup dedikodu ettiği, en büyük rütbeli devlet adamlarının bile hükümeti çekiştirdiği bir ülkede, oturup bağ, bahçe yaptırmak da bir iyiliktir.