16.06.2008

adaları seven adam

d.h. lawrence

hz. ibrahim gibi, dölünün deniz kıyısındaki kumlar kadar çoğalmasını istiyorsa insan, üremek için bir ada seçmez kendine. çünkü çok geçmeden nüfus öyle büyük bir hızla artar ki, ada kalabalıktan geçilmez olur, gecekondu mahallesine döner. adayı, ıssızlığından dolayı seven biri için ürkünç bir durum çıkar ortaya. hayır, ada tek yumurtalık bir yuvadır. yalnızca tek bir yumurtaya yer vardır orada. o da adalının kendisidir.

adalının bakışları arasında, gökyüzü anlaşılmaz bir biçimde karardı ve dondurucu bir soğuk çıktı. çok uzaklardan, doyumsuz bir gök gürültüsü duyuldu. adalı, bunun, denizin üzerinde dönenen karın işareti olduğunu anladı. döndü, karın soluğunu duyumsadı gövdesinde.

adaları seven bir adam vardı. bir adada doğmuştu; ama çok kalabalık olduğu için oradan hoşlanmıyordu. onun istediği, tümüyle kendisinin olacak bir adaydı: orada ille de bir başına yaşaması gerekmiyordu; ama orayı kendi dünyası kılmalıydı.

kocaman bir adanın bir anakaradan farkı yoktur. bir adanın, kendini ada gibi duyumsaması için, enikonu küçük olması gerekir. kaldı ki, bu öykü de, insanın bir adayı kendi kişiliğiyle doldurabilmesi için o adanın ne kadar küçük olması gerektiğini anlatıyor.

gel zaman git zaman, adaları seven bu adam, otuz beşine vardığında kendine bir ada edindi. gerçi mülkiyet hakkını edinmemiş, doksan dokuz yıllığına kiralamıştı; ama burada bir insan ömrü söz konusu olduğuna göre, yaşadığı sürece ada onun sayılırdı. üstelik, hz. ibrahim gibi, dölünün deniz kıyısındaki kumlar kadar çoğalmasını istiyorsa insan, üremek için bir ada seçmez kendine.