paulo freire
her boyun eğdirme edimi bir boyun eğdiren ve boyun eğdirilen birini ya da şeyi gerektirir. boyun eğdiren boyun eğenlere hedeflerini dayatır ve onları kendi malı ilan eder. boyun eğenleri kendi çizdiği sınırlara göre yeniden biçimlendirir, onlar da bu biçimi içselleştirir ve "içinde bir başkasını barındıran" ikili varlıklar haline gelirler. boyun eğdirme edimi, insanları şeyler konumuna indirgediği için ölümseverdir.
boyun eğdirme arzusu -daha doğrusu zorunluluğu- her an hazır ve nazırdır. bu yüzden, ezenler insanların dünyayı düşünebilme niteliğini yok etmeye çalışırlar. ezenler bu yıkımı tamamen başaramadıkları için dünyayı gizemlileştirmek zorundadırlar. ezilenlerin ve boyun eğdirilmişlerin düşüncesine, yabancılaşmalarını ve edilginliklerini artıracak bir aldatmaca dünyası sunabilmek için ezenler, dünyanın bir problem olarak ifade edilmesini önleyen ve onun yerine dünyayı sabit bir varlık -insanların salt birer seyircisi olarak uyum sağlamak zorunda oldukları verili bir şey- olarak gösteren yöntemler geliştirirler.
ezenler halkla, boyun eğdirerek edilgen kalmalarını sağlamak için yüz yüze gelmek zorundadır. ancak bu yüzleşme, halkla iç içe olmak değildir, gerçek iletişim de gerektirmez. bu yaklaşıma ezenlerin ezilenlere statükonun korunması için elzem olan mit yatırımını yapması eşlik eder: ezme/ezilme düzeninin bir "özgür toplum" olduğu miti bunun örneğidir; herkesin istediği yerde çalışmakta serbest olduğu, yani patronlarından hoşlanmıyorlarsa oradan ayrılıp başka bir iş arayabilecekleri miti; bu düzenin insan haklarına saygı gösterdiği ve bu nedenle de saygıya değer olduğu miti; her çalışkan kişinin girişimci olabileceği miti, daha kötüsü, sokak satıcısının da büyük bir fabrikanın sahibi gibi bir işadamı olduğu miti; genel eğitim hakkı miti, ilkokula başlayan brezilyalı çocukların pek azının üniversiteye ulaşabildiği bir dönemde hem de, "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" sorusu hala aramızda yaygınken insanların eşitliği miti; "maddeci barbarlığa" karşı "hristiyan batı uygarlığı"nın savunucusu olarak ezen sınıfların kahramanlığı miti; seçkinlerin iyilik ve cömertliği miti; "görev idrakı içindeki" egemen seçkinlerin halkın gelişimine katkıda bulundukları, dolayısıyla halkın da minnetini seçkinlerin sözlerini kabul ederek ve onların safında yer alarak göstermesi gerektiği miti; isyanın tanrı'ya karşı işlenmiş bir günah olduğu miti; özel mülkiyetin kişisel insani gelişme için temel olduğu şeklindeki mit -böyle olduğu sürece tek gerçek insani varlıklar ezenler olur-; ezenlerin çalışkanlığı, ezilenlerin tembellik ve hilekarlığı miti ve nihayet, ezilenlerin doğal zayıflığı ve ezenlerin üstünlüğü miti.
bu mitlerin içselleştirilmesi, ezilenlerin boyun eğmesi için temel koşuldur ve ezilenlere, gayet iyi düzenlenmiş propaganda ve sloganlarla, kitle iletişim araçları kullanılarak sunulurlar; sanki böylesi bir yabancılaşma gerçek bir iletişim sağlarmış gibi.
eski roma'da egemen seçkinler, halkı "yumuşatmak" ve kendi huzurlarını sağlamak için onlara "ekmek ve sirk gösterileri" verme gereğinden söz ederlerdi. günümüzün egemen seçkinlerinin de, tıpkı herhangi bir çağın seçkinleri gibi diğerlerine, ekmek ve oyunlarla ya da onlar bile olmaksızın boyun eğdirmeye ihtiyacı vardır. boyun eğdirmenin içeriği ve yöntemleri tarihsel olarak değişiyor; değişmeyen ise -en azından egemen seçkinler varlığını sürdürdükçe- ölümsever bir tutku olan ezmedir.