reşat nuri güntekin
bir zamanlar kayseri'den niğde'ye üç arayatı ile gidilir ve yol gecelerinden biri andaval'da geçirilirmiş. andaval ahalisi hanedan kişilermiş; kasabalarına uğrayan yolcuları iyi karşılarlar ve onlara son derece ikram ederlermiş.
kayserililer, bu vaziyetten istifadeyi düşünmüşler. bu misafirperver memlekete uğradıkça yolda hastalandıklarını söyleyerek, yahut havanın fenalığını bahane ederek günlerce kendilerini besletmeye ve -ekmek elden, su gölden- bir nevi kür yapmaya başlamışlar.
derken bu hileyi niğdeliler de öğrenmişler. onlar da kayseri'ye giderken andaval'a uğramayı ve uzunca bir zaman oraya postu sermeyi adet etmişler. bir gün gelmiş ki zavallı andaval, anadolu ortasında bir büyük imarethaneye dönmüş. nihayet adamcağızlar bakmışlar ki olacak gibi değil. büyükada'da misafir akınından kaçan ev sahipleri gibi tası tarağı toplamışlar, civardaki dağlara kaçmışlar. eski asil ve mamur andaval da o gün bugün kuş uçmaz, kervan geçmez bir virane halini almış.
demek ki birçok insanlar gibi zavallı andaval ahalisi de sırf iyilik etmeyi sever asil ve yumuşak yüzlü insanlar oldukları için andavallı diye şöhret almışlar.