derdim bana derman imiş
bürhan sorardım aslıma
aslım bana bürhan imiş
(niyazi mısri)
seyyah oldum şu alemi gezerim
bir dost bulamadım gün akşam oldu
kendi efkarımca okur yazarım
bir dost bulamadım gün akşam oldu
(kul himmet)
adem'i balçıktan yoğurdun yaptın
yapıp da neylersin bundan sana ne
halk ettin insanı saldın cihana
salıp da neylersin bundan sana ne
(kaygusuz abdal)
ormanda büyüyen adam azgını
çarşıda pazarda insan beğenmez
medrese kaçkını softa bozgunu
selam vermek için derviş beğenmez
(kazak abdal)
dünya gamın bırak yürü
kalır dünyanın her varı
muhabbetten geri kalma
muhabbettir baki kalan
(aşık meluli)
belimizde kılıcımız kirmani
taşı deler mızrağımın temreni
hakkımızda devlet etmiş fermanı
ferman padişahın dağlar bizimdir
(dadaloğlu)
bir şah olsam hükmeylesem cihana
başta haksızlığı yıkar giderdim
okullar yapardım bütün insana
cehaleti kökten yakar giderdim
(kul ahmet)
insanlıktan yoktur bende bir nişan
zayıftır idrakim aklım perişan
akılsız akraba güldürür düşman
böyle adam yurtta kalsa ne fayda
(aşık şenlik)
benim bu gidişe aklım ermiyor
fukara halini kimse sormuyor
padişah sikkesi selam vermiyor
kefensiz kalacak ölümüz bizim
(aşık serdari)
seçmedik yarimiz ağyarımızdan
kimse vakıf değil esrarımızdan
(aşık mirati)
gülümdün sen canım benim
dokununca kanar tenim
feryat benim gurbet sensin
vaay
(öksüz dede)
bana olan cefa senden değildir
benim kendi bahtım kara sevdiğim
sana meyil vermek benden değildir
gönül düştü nedir çare sevdiğim
(aşık dertli)
bu gönlüm şehrini seyran ederken
dedi sırrım bana seyran içinde
aşka düştün niçin derman ararsın
aşıklar dert arar derman içinde
(eşrefoğlu rumi)
çoktan uğramadım dostun köyüne
o yar kahırlanıp küstü mü bilmem
gelip giden yoktur bir haber almam
benden umudunu kesti mi bilmem
(devrani)