8.08.2008

menopoz ve kültür

tolga ersoy

gecekondu yaşamında, kadın üzerindeki dinsel ve geleneksel baskının şehir yaşamına bir tepki olarak daha da arttığı gözlemlenmektedir.

erkeklerin yaşam süresi kadınlardan daha kısadır ve bu nedenle yaşlı kadın sayısı erkeklerden daha fazladır.

menopozdan sonra kadınların %50’si kilo artışına eğilim gösterir.

din, adem'e elma sunarak onu ve tüm insanlığı günahkarlığa ittiği için, havva’nın ve tüm kadınların bir dizi ceza aldığını söyler. kadınlara verilen cezalar arasında, doğumu ağrılı yapmaları ve menstrüasyon da yer alır. burada ilginç olan, verilen cezaların doğrudan kadının üretkenliği ile ilgili olmasıdır. bu durum kadının, kendi üretkenliği üzerindeki egemenliğine yönelik bir erkek dayatmasının izleri olarak değerlendirilebilir.

kuşkusuz bu, akıllı bir tanrının verebileceği cezadan çok, ilkel toplulukların, mitsel gücü ancak görebildikleri dünyada aramalarının bir sonucudur ve paradoksal görülse bile çağdaş anlayışlarımıza göre daha gerçekçidir. bu algılayış farklılığından ötürü kitaplı dinler, bu kan’ı bir günahkarlık bağlamında ele almışlar ve bu dönemdeki kadına "kirli-mundar" gözüyle bakmışlardır.

birçok ilkel toplulukta adet gören kadının, topluluğun kutsal sayılan yerlerine giremediği, kutsal törenlere katılamadığına dair günümüze ulaşan bilgiler vardır.

zamanla birlikte hiyerarşinin erkekler dünyası lehine oluşması ve gelişmesiyle, üreme yetkinlikleri, onların toplayıcılıklarından miras kalan ev işlerindeki becerileri, hasta sağaltım yetenekleri, erkek dinlerin ideolojik bunaltısı altında sapkın değerlendirmelere yol açmış ve örneğin, orta çağ avrupasında birçok kadın bu rol değişimini ve statü farklılaşmasının bedelini "cadı" damgası yiyerek canlarıyla ödemişlerdir. 16. yüzyıla ait bir belgede bu dönemde cadılıkla suçlanan kadınların yaşlarının 41 ile 60 arasında değiştiği bilgisi yer alır.

anadolu’nun bazı yörelerinde "kazanılan bu statü kaybı" nedeniyle kadınlar, erkeklerle aynı kahvehanelerde oturma hakkını elde edebilmişlerdir. (aseksüel kimlik)

kuran’da, menopoza giren kadınların örtülerini bırakmalarında, diğer kadınlardakinin aksine günah olmayacağı bildirilmiştir ki, bu kadının cinsel kimliğinden bir sıyrılmanın işareti olarak da değerlendirilebilir.

yaşlı erkekler kadınlaşır, yaşlı kadınlar erkekleşir, yaşam korkusu ölüm korkusu olur.

üretkenliğinin sonlanmasıyla artık birer savaşçı doğurmaktan yoksun kalan ve varlığı ile de topluluğunun ekonomisine yük oluşturan yaşlı kadınların öldürüldüğü ilkel toplulukların varlığına da rastlanılmaktadır.

medya orta yaşlı kadını genellikle ruhsal açıdan dengesiz, çocukluğa geri dönme özlemi içinde ve tedavi gereksinimi olan bir kadın imajı ile sunar.

torunu olan bir kadının doğum yapması da çoğu kez kültürün ahlaki normları tarafından yadırganan bir durumdur.

ataerkil tarihimiz boyunca güç ve iktidarın simgesi haline gelen ereksiyonun azalması ya da yetersiz kalması ve bunun sonucunda ortaya çıkan cinsel istek ve eylemde azalma ve bu durumun toplumsal algılanışı andropoz ve kültür ilişkisini de önümüze getirmektedir. bu ilişkide önemli olan, üreme yeteneğinin değil, cinsel güç kavramının ön plana çıkmasıdır.

bu dönemin telafisini erkekler çoğu kez yaşamlarında yaptıkları küçük, büyük, hissedilebilir ya da sembolik değişimlerle sağlamaya çalışırlar. bu değişimler, örneğin, giyim tarzından, araba modeline dek ulaşabilir. gençleşme tutkusu ya da genç kaldığının kendine, çevresine ve topluma kanıtlanması düşüncesi bazen de toplum moral değerlerine ters düşen (örneğin çoğu kez oldukça genç olan yeni bir sevgili) davranışların ortaya çıkmasına yol açabilir. ancak bu sembolik dışavurumlar, menopozda olduğu ölçüde toplum tarafından yadırganmaz, karikatürize edilmez. toplumun andropoz ile menopoza genel bakışı arasındaki fark kültürel birikimlerin ve özellikle de ataerkil toplumsal yapılanmanın etkisinin çok açık bir şekilde görüleceği kadar belirgindir.