alberto manguel
jack london'ın tamamlanmamış yazıları arasında, bir roman müsveddesi ile bu romanın olası sonu için alınmış birtakım notlar bulunur. roman görkemli bir başlık taşır: the assassination bureau (cinayet şirketi). cinayet şirketi, barbarlara karşı tasarlanmış öylesine mükemmel bir toplumsal makinedir ki, durdurulması için yaratıcısının yok edilmesi gerekmektedir. mucidi, talep üzerine ve bir bedel karşılığında cinayet işleyecek gizli bir cemiyet kurmuş olan ivan dragomiloff'tur. ancak barbarlar, yani seçilecek kurbanlar, bir müşterinin hoşlanmadığı herhangi biri olamazlar. bir kişinin yok edilmesi teklif edildiğinde, dragomiloff hedefin tavırları ve kişiliği hakkında bir inceleme yürütür. şayet dragomiloff cinayetin "toplumsal olarak meşru" olduğuna hükmederse, ancak o zaman eyleme geçilmesini emreder. bir barbar, ancak dragomiloff'un da onaylamasıyla barbar olabilir.
cinayet şirketi, kusursuz bir biçimde geliştirilmiş bir makinedir. bir cinayet talebi geldiğinde ve bedeli peşin ödendiğinde, müşteri dragomiloff'un astlarının ustaya müstakbel kurbanın kabahatlerini bildirmesi için bekler. kurban gaddar bir polis şefi ya da insafsız bir empresaryo, açgözlü bir banker, bir emek hırsızı ya da aristokrat bir hanımefendi, bir grande dame olabilir. ancak kişinin topluma zarar verdiğinin, her koşulda, şüpheye yer bırakmayacak biçimde ispatlanması gereklidir. kanıt yeterli değilse ya da kurban kazara ölürse, %10'u aşmayacak miktarının idari harcamaları karşılamak üzere ayrılması suretiyle para müşteriye geri ödenir. ancak dragomiloff ölümün hak edilmiş olduğuna bir kez hükmettiğinde, artık dönüş yoktur geriye. dragomiloff şöyle açıklar durumu: "bir kez emir verildi mi artık, uygulanmış sayılır, mekanizma durdurulamaz. başka türlü çalışmamız olanaksız. kurallarımız var, biliyorsunuz."
derken, beklenmedik bir şey olur. şirketi dağıtmaya çalışan girişimci bir genç, benzersiz bir cinayet talebinde bulunur. dragomiloff'la buluşur ve adını anmadığı ama çok önemli bir kamusal figürün öldürülmesi için gerekli parayı öder. dragomiloff (elbette ki söz konusu kişinin suçlu bulunması koşuluyla) talebi kabul ettikten sonra, genç adam kurbanın adını açıklar: kurban, dragomiloff'un ta kendisidir. şirket verdiği sözden hiçbir zaman geri dönmediğinden, dragomiloff kendi ölümüne yol açacak bu talebi de kabul eder. dragomiloff öylesine etkili bir toplumsal düzenek yaratmıştır ki, düzeneğin açıklanan amacı, yani toplumsal olarak istenmeyen kişileri talep üzerine tasfiye etme gayesi, kendi tasarımcısının canından dahi daha önemlidir.
2
stanley kubrick'in yönettiği, arthur c. clarke'la birlikte senaryolaştırdığı 2001: a space odyssey adlı filmde, erişmeye çalıştığımız dünya jüpiter'dedir. bu hedefe ulaşabilmek için bir uzay gemisi inşa edilir ve beş kişilik mürettebatın kısaca hal dediği üstün bilgisayar hal 9000'in denetimine devredilir. hal, hedeflenen varış noktasına ulaşana kadar gemiye kumanda etmeye ve özellikle de bu süreç boyunca karşılaşılabilecek bütün engelleri bertaraf etmeye programlanmıştır. bir yapa zeka uygulaması olan hal konuşma ve bir insan gibi etkileşime girme yetilerine sahiptir; hatta insan duygularını dahi taklit edebilir. ancak, insanlardan farklı olarak, hal'in hata yapmasının mümkün olmadığı varsayılmaktadır.
bir süre sonra, hal geminin iletişim sisteminde bir şeylerin ters gittiğini anons eder. mürettebattan biri, bowman, arızayı düzeltmek üzere dışarı çıkar; ancak herhangi bir arızayla karşılaşmaz; geri döndüğünde, dünyadaki denetçiler hal'in bir hata yapmış olması gerektiği sonucuna varırlar. bowman ve mürettebatın bir diğer üyesi, ileride başka sorunlarla karşılaşmamak için bilgisayarı devreden çıkarmaya karar verir; ancak aldıkları bütün önlemlere karşın hal onların planını anlar ve bowman'ın ortağını bertaraf ederek mürettebatın dört üyesinin oksijen ikmalini keser. bilgisayarı tek başına alt etmesi gereken bowman, hal'in "hata"sının aslında kasıtlı olduğunun farkına varır. "her ne pahasına olursa olsun" gemiyi hedefine ulaştırmakla yükümlü olan hal, bu görevin karşısındaki en büyük engelin insan zekasının yanılabilirliği olduğuna hükmetmiş ve programcıları "zihnine" mürettebatı öldürme yasağını koymadığı için, mantıksal olarak olası tüm hataların kaynağını, yani insanları saf dışı bırakmaya karar vermiştir.
3
günümüzde, bizim de cinayet şirketi gibi çokuluslu ve anonim; ancak gayesi cinayetler işleyerek toplumu temizlemek (kınanmayı hak eden bir hedef olduğu şüphesizdir) değil de toplumda neye mal olduğuna aldırış etmeksizin bir avuç bireye (ki aralarında dragomiloff'un öldürmeyi kabul ettikleri de vardır) olası en büyük mali karı kazandırmak olan, sayısız anonim hissedarın oluşturduğu bir paravan tarafından korunan bir yığın ürkütücü toplumsal düzeneğin kurulmasına izin verdiğimizi düşünüyorum. sonuçları umursamayan bu düzenekler, insani faaliyetin her alanını istila ederek insan yaşamı pahasına her yerde maddi kazanç arıyor. aslında herkesin yaşamı pahasına, zira sonuçta, en zengin ya da en güçlü olanlar bile, gezegenimizin kaynakları tükendiğinde buradan sağ çıkamayacak.
jack london'ın cinayet şirketi gibi hal de hata payı olmayan bir makinedir. "her ne pahasına olursa olsun"; hatta yaratıcısının hayatı pahasına dahi, istenen hedefe ulaşmak üzere inşa edilmiştir. toplumumuzun itici gücü olarak kurduğumuz ticari yapı da tıpkı bu diğer hayali inşalar kadar mükemmel ve öldürücü niteliktedir. ona bir hedefe ulaşma, her ne pahasına olursa olsun mali kara erişme komutunu verdik; ancak belleğine şu ihtarı kazımayı ihmal ettik: hedefe ulaşmak, bizim hayatımıza mal olmamalı. çünkü toplumlarımızın her yönüne hükmeden uçsuz bucaksız iktisadi düzenekten her şeyi yargılayan dragomiloff'a ya da teknolojik açıdan kusursuz hal'e kalırsa, barbar olan bizleriz. bizi bekleyen kimlik, görünüşe bakılırsa barbarlıktan başka bir şey değil.