buydu, büyük yalnızlığım
"kendi çınar ağacı
benden gölgelik ister"
(yozgat türküsü)
bir kadın kasıklarından su vermeseydi
nasıl severdim seni
ey ölümden ödünç alınmış hayat
hangi sevgi sözünü söylesem yalnızlık
hangi zamana sitem etsem hayat
"su serptim ateş sönsün
serptiğim su da yandı"
(kerkük hoyratı)
bu nasıl sevgisizlik tanrım
bütün güzelliklerin günah
tanrı değil, müzik
her gün yeniden kuruyor hayatı
orada, kedilerin dallarda uyuduğu bahçede
ışık da sendin gölge de
bendim kirpiklerine tutunan uzaklık
sabah bu. mutsuzluğun yaşama simyası. dilsiz görkem. güneş narı.
dünyanın perde perde insana dönmesi.
ey kalbin çaresiz sevgisi
verdiğin mutsuzluğu seviyorum
yoksulluk ne istiyorsa ben de istiyorum
bir doğa masalıyız ikimiz de
sevgilim
ilk öptüğüm gün öldürdüm seni
ölüm gelir bir gün, çocuk ağustosu ölür
"neyi anlatabilir ki insan
büyük bir utanç duymaksızın"
(elias canetti)
ölüm evler içiymiş. iyilikle boğuldum.
adım şiddet, annem yalnızlık, adresim korku
ey sabah sevinçleri, akşam kederleri
ey yaseminlerin sessiz görkemi
unutmaktan koruyun beni
yaşama bilginize geldim
uzak evlere turuncu bir kış hazırlıyor kadın
ey sevginin çok bekleyen, çabuk susan kalbi
acı dengende senin
hangi mutsuzluğu hangi mutlulukla bağışlar insan
zaman ölümün eviymiş
insan kendinden doğururmuş kendini
öğreniriz
sen ey doğa
büyük yazgısı insanın
senden öğrendik zamanın acısını
avuçlarında çocuk kalbimiz
sen hayat bağışladın bize
seni öleceğiz hepimiz
ben bir ay pervanesiyim
kanatlarım dünya, sözlerim sevgi
kendime masallar anlatıyorum
insan geçmişi değil geleceği bağışlarmış
ne katar ayrılığa soğumuş incelik
anıları acılaştırmaktan başka
"gömmeden önce gezdirin beni"
(cemal süreya)
ses gider ve gelir
heves dünyaya değmiştir
umut acıdır umutsuzluktan
insan susar
"bütün iyi aşklar
yolda kalsa da hatırlanır"
(süreyya berfe)
ey bekleyişin yedi renkli çaresizliği
hangi kavuşma çıkarır alnındaki lekeyi
'kalp erkendir bedenden
yanarken de sönerken de'
bitti kalbin suçu
suya su demeyi öğrendim
acı güzellik
sana inandım senden korktum
anladım ve öldüm
bir hoş mutsuzluk içinde yaşadım
her şeyi tutkuya çeviren gecikmeyim ben
yoruldum bütün yaşları çocukluğa taşımaktan
insanların pişmanlıklarından bir rüyayım hala
sonra nesnelerle aramdaki acı uyum
saygı değil ölümmüş çekildiğim tenha
bu yaz da ölülerim acıyor dağlarda
beklemiş vakit.. her yeri dolduruyorsun
anımsadıkça unutuyorum seni geçmiş
korkum ayrılıktan fikrim ölümden
dostoyevski: hayat her yerdedir.
biz bir kentten gideriz kent boşalır, bir evden koparız ev küçüldükçe küçülür, bir insandan ayrılırız dünyanın en büyük yabancısıdır.
bir süre sonra şunu öğreniyor insan: yalnızca birisi sürekli olamaz. insan bütün bir hayatı şiirin yazılma sürecindeki psikolojiyle yaşayamaz. bu, ölüm demektir. yine bütün bir hayatı ortalama algının sığlığında da yaşayamaz. bu, ölümden de kötü bir hal. bu iki aykırı yaşam biçimi, yaratıcı düşüncenin ruhu olan verimli bir mutsuzluk için birbirine muhtaç.
medyanın kültür değerlerine bir bakalım mı? en çok sayıda izleyici. öteki adı, "en aşağı ortak paydada buluşmak." ölçüt, tecimsellik. değer, sığlık; hatta yok. suskunluk büyük erdem. itiraz etmeyen bir ilenme. varacağı yer, şiddeti kutsamak. bu yüzden ahlaksız bir kültür. bütün farkları ve değerleri birbiri içinde yok eden ayrıkotu gibi bir yayılmacılık. var olmadan görünen bir gürültü. şiir buralarda olabilir mi? bunun için daha epeyce bir süre, medyanın dışında, tevazunun içinde olacaktır.