aziz nesin
beni eve götüren akrabamın kızı, bir çocukla tanıştırdı; zayıf, şaşı, gözlüklü bir çocuk. el sıkıştık. adını sordum. sesini çıkarmadı. sağır sandım. daha yüksek sesle bir daha sordum. sanki çok zor bir problem çözümlermiş gibi bir süre düşündükten sonra adını söyledi. kaçıncı sınıfta olduğunu sordum. yine uzun uzun düşündükten sonra cevap verdi. kendiliğinden bir şey söylemiyor; ancak sorulunca düşüne düşüne cevap veriyordu. sıkıldım oğlandan. uzaklaştım ondan. beni oraya getiren akrabamın kızına:
- bu oğlan budala mı? dedim.
kız güldü.
- hiç budala olur mu? onu babası dahi yetiştiriyor, dedi.
yanımıza sokulup konuşmamıza katılan başka bir kız:
- ona bizim okulda, dahi adayı derler, dedi.
- adını sorunca iki dakika düşünüp söyleyen dahi olur mu hiç?
- dahiliğinden öyle yapıyor. babası öyle öğretmiş. "adın bile sorulsa, düşünmeden söyleme" demiş. çünkü dahiler hep düşünürmüş.
o iki kız, birbirlerinin sözünü tamamlayarak bu dahi adayı çocuğu anlatmaya başladılar. bu çocuğun babası çok akıllı bir adammış. bütün dahilerin nasıl yetiştiklerini incelemiş. kendisi de bir dahi babası olmak istemiş. incelemelerinden vardığı sonuca göre, dahilerin büyük çoğunluğunun babaları yaşlı oluyormuş. onun için bu adam da epey yaşlandıktan sonra evlenmiş.
- siz bunları nerden biliyorsunuz? o çocuk mu anlattı size? diye sordum.
bu olayı, bütün mahalleli biliyormuş. evlerde hep konuşulurmuş. onlar da büyüklerden duymuşlar.
adam evlenmiş ama, çocuğu olmuyormuş. dahi babası olmak için yaşlanayım derken, gereğinden çok yaşlanmış olacak ki, baba olamıyormuş. bu yüzden boşuna üzülmüş. çünkü karısı gebe kalmış. adam, çocuğu sıska olsun diye dua ediyormuş. çünkü, dahilerin büyük çoğunluğu, hastalıklı, zayıf çocuklardan yetişirmiş. çocuk doğmuş. öyle sıskaymış ki, görenler bu çocuk yaşamaz, demişler. neyse çocuk yaşamış. çok büyük bir dahi şair varmış. adamın bir kitaptan okuduğuna göre, bu şair, çok erken memeden kesildiği için dahi olmuşmuş. adam da, dahi olması için çocuğunu bir aylıkken memeden kestirmiş. bir yaşındayken çocuk salıncaktan düşüp şaşı olunca babası çok sevinmiş. çünkü, bir dahi yazar varmış, şaşıymış. şimdi de bu adamın bütün çabası, çocuğunun kısa boylu kalmasıymış. çünkü dahilerin pek çoğu kısa boyluymuş.
bütün bunları dinledikten sonra, o çocuğun adını bile neden düşünerek söylediğini anladım. çocuk düşünmüyor, adını hatırlamaya çalışıyor bence.