paul eluard
gerçek olan aşktır. nesne onun biçimini, niteliğini alır.
yaşam devam ettiği müddetçe kendi kalıntılarını görmezden gelebilir insan. sözcükleri ağırlaştıran ölümdür. bugüne bu yokluğun izleri kaldı bir tek, gömülmüş iki bedenden daha kalıcı bu parçalar..
özgürlüğünün tadını çıkar. insan, hep daha fazlasını istemeli özgürlüğünden.
"yaşamda, yeryüzünde olanlar dayanılmaz."
güzel renklerimi yitireli çok oldu.
aşkı yıkmanın olanaksızlığını kanıtlayan şey, her zaman en yalın, ihtişamdan en yoksun vakitlerin anısıdır.
uzun uzun her yerinden, her yerinden öperim, içine girerim.
insanların istisnasız hepsi budala ve salak, hepsi.
arzuların en soylusu, insanın bedensel olduğu kadar düşsel arzularının da gerçekleşmesini engelleyen burjuva toplumun ortaya koyduğu engellerle savaşmaktır, bu iki kategori zaten birbirinden ayrılmaz ve birbirini belirleyen iki özelliktir.
insan, çocukluk döneminde önüne dikilen duvarları hiçbir zaman tümüyle yıkamaz. çocuğun özgürce gelişebilmesi için çocuklar tarafından yetiştirilmesi gerekir.
nihayet, sevgili bayan, sizi rue becquerel'deki evde ziyaret etmeye geleceğim gün yaklaşıyor. utangaç, bakışlarınız yerde ve bacaklarınız iyice açılmış halde, gelip ata biner gibi üstüme oturacaksınız, bir sandalyede sakin sakin oturuyor olacağım ve sizin için hazırlanmış on beş santimlik, kartal gagası sertliğindeki kuyruğu usulca içinize sokacaksınız.
faşizm, tüm faşizmler vatanı, aileyi ve dini savunurlar. böylesine aşağılık bir davayı ülküselleştirmek konusunda ırkçı kuramlar onun yanı başında hazır bekliyor.
insanın sevdiği şeyin kendine özgü bir gençliğinin olduğu yerdir aile.
seni seviyorum, her yerinden çok çok öpüyorum, gözlerimle, ellerimle, ağzımla, organımla. sonsuza kadar seninim. memelerini, gözlerini, ağzını, ellerini, oranı öpüyorum. seni her yerinden öpüyorum, içine giriyorum.
annen senin tüm kusurlarının bende de olduğunu söylüyor. bundan gururlandığım için çok aptal olmalıyım.