humberto r. maturana / francisco g. varela
yıllar boyunca dilin diğer hayvanların kapasitesinin çok ötesinde, kesinlikle ve sadece insanlara bahşedilmiş bir ayrıcalık olduğu fikri kültürümüzün dogmalarındandı. son yıllarda bu görüş geçerliliğini yitirmekte. bu kısmen hayvan yaşantısı üzerine yapılan pek çok araştırmadan kaynaklanıyor. bu çalışmalar maymun ve yunus gibi hayvanların, kendilerine bahşetmek istemediğimiz birtakım davranışları sergileyebileceklerini göstermiştir. maymunlarla yapılan çalışmalardan maymunların bizlerle zengin ve hatta yinelemeli -rekürsif- dil alanlarında etkileşim kurabileceklerini gösteren kuvvetli deliller elde edilmiştir.
insanların önceden de maymunlara -mesela insanlarla büyük benzerlik gösteren şempanzelere- konuşmayı öğretmeye çalışmış olmaları mümkündür. fakat konuşma öğretmeye yönelik ilk sistematik çaba bilimsel literatüre ancak 1930'larda geçmiştir. abd'de yaşayan ve ikisi de psikolog olan kellogg çifti bir bebek şempanzeyi oğullarıyla birlikte büyütmüştür. kellogg'lar hayvana konuşmayı öğretmek istemişlerdi; ama hayvan konuşmak için gereken ses değişimlerini gerçekleştiremediği için deneme başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
birkaç yıl sonra abd'de bir başka çift -gardner'lar- sorunun hayvanın dil kapasitesinde olmadığını, hayvanın kabiliyetlerinin seslere değil jestlere dayandığını düşünmüşlerdir. böylece gardner'lar, kellogg çiftinin deneyini bu sefer sadece, sağır dilsizler tarafından dünya çapında kullanılan geniş kapsamlı el kol hareketlerinden ibaret bir dil olan işaret diline dayalı bir dilsel etkileşimler sistemi kullanarak tekrarlamaya karar vermişlerdir. gardner ailesinin şempanzesi washoe, işaret dilini (ameslan) öğrenmekle kalmayıp bu konuda kendini geliştirebileceğini göstermiştir. yani bu şempanzenin "konuşmayı" öğrendiğini söyleyebiliriz. deney 1966 yılında, washoe bir yaşındayken başlamıştır. 5 yaşına geldiğinde washoe işlevsel bakımdan konuşulan dilde isim, fiil ve sıfatlara denk olan jestleri de içeren 200 hareketlik bir dağarcık edinmiştir.
karşılığında verilecek bir ödül için sadece bazı el hareketlerini öğrenmek tek başına büyük bir başarı sayılmaz. bunu sirkteki bütün hayvan eğitmenleri bilir. soru şu: washoe bu işaretleri bize dil içerisinde kullandığını düşündürecek biçimde, tıpkı işaret diliyle konuşan insanların kullandığı gibi mi kullanıyor? 15 yıldan daha uzun bir süre sonra, kapsamlı araştırmaların ve farklı gruplar tarafından eğitilen pek çok farklı şempanze ve gorilin ardından bu sorunun cevabı halen dilbilimciler ve biyologlar tarafından hararetle tartışılıyor. ancak türdeşleri gibi washoe da bir dil edinmiş gibi görünüyor.
bazı araştırmacılar bu hayvanların yeni kelime bileşimleri oluşturma konusundaki kabiliyetlerine odaklanırken, bazıları dil bilgisini andıran bir düzen ararlar. örneğin lucy (washoe gibi eğitilmiş bir diğer şempanze) için karpuz bir "meyve-içecek" ya da bir "tatlı-içecek"tir ve acı bir turp "yiyecek-ağla-acı"dır. aynı şekilde washoe da "buzdolabı"na karşılık gelen bir işaret öğrenmiş olmasına rağmen onun yerine "aç iç ye" işaretini kullanmayı tercih etmiştir.
bizim için bu ve benzeri diğer gözlemlerin dil için delil teşkil edip etmediğini açıkça ortaya koyabiliriz. bu primatlar dil ayrımlarının dil ayrımlarını yapmak suretiyle, diğerleriyle dil alanı olarak işaret dili içerisinde etkileşime geçiyorlar mı? yaptıkları hareketlerin yinelemeli ayrımları içerisinde ameslan'ı kullanıyorlar mı? muhtemelen insan "ailesinin" gittiğini gördüğü için bir öfke krizinin eşiğindeyken bakıcılarına dönüp "lucy ağlamak" işaretini yaptığında, lucy'nin yaptığı şey tam da buydu. bu örnekteki "lucy" ve "ağlamak" dilsel ögelerdir ve lucy bunlar vasıtasıyla başkalarıyla ortak bir dil alanı içerisinde bağlantıya geçmiştir. bu noktada bize öyle geliyor ki lucy "dilleştirmektedir."