tahsin yücel
insan devlet için değil, devlet insan için vardır.
jean-marie floch: kullandığımız her türlü ürünün bizim için taşıdığı tüm değerler dört ana karşıtlık biçiminde sınıflandırılıp incelenebilir: bu değişik değerlerin ilkini yararsal değerler ya da kullanım değerleri oluşturur; bunun tam karşıtıysa, varoluşsal ya da temel değerlerdir. sonra da birincisinin altında yer alan varoluşsal olmayan değerler ve ikincisinin altında yer alan yararsal olmayan değerler gelir. söz konusu ürün bir otomobilse, yararsal değerlerinin kullanışlılık, rahatlık, güvenilirlik; varoluşsal olmayan değerlerinin karlılık, sağlamlık, ucuzluk; varoluşsal değerlerinin yaşam biçimi, kimlik, serüven; yararsal olmayan değerlerinin nedensizlik ve incelik olduğu söylenebilir.
yeryüzünde barışın kurucusu ve korumacısı işlevini yüklenmek savında olan büyük devletlerin tümünün aynı zamanda büyük silah üreticileri ve satıcıları olmaları da bende hep tiksinti uyandırmıştır. ama ürettikleri silahları pazarlarken barış ve insanlık kaygılarıyla nazlanma numaralarına girişmeleri daha da mide bulandırıcıdır; çünkü utanmazlık ve ikiyüzlülüğün son noktasıdır.
michel tournier: insan her şeyi yok eden zamana imgeyle karşılık verir.
yeşilçam filmlerinde aşk da, erdem de, romantizm de, namus da eminönü işportacılarının sokaklara döktüğü mallar kadar boldur; ama fazlasıyla ucuz, fazlasıyla yüzeyseldir. bu filmlerde, her şey cennet, cehennem ve araf diyebileceğimiz üç dünya arasında gidip gelmeler biçiminde gerçekleşir. temiz kalmış yoksul genç kız ya da delikanlı, tam cehennemin derinliklerine yuvarlanmak üzereyken, arafta iyi yürekli ve babacan fabrikatörün yakışıklı oğlu ya da güzel kızıyla karşılaşarak soluğu cennette alır; gözleri kör olduğundan istediği yere gelemeyen güzel sesli yoksul kız da, gene yolu arafa düşmüş bir cennetlinin yardımıyla, bir "mucize" ameliyatın ardından, sahnelere ve gönüllere taht kurar; iyi ya da kötü yönde, köşeler hızla dönülür.