28.12.2008

babalar ve oğullar

turgenyev

insan her şeyi anlamaya yeteneklidir. evreni dolduran esirin titreşimini de, güneşte olup bitenleri de; ama başka birinin, burnunu neden kendi gibi değil de başka türlü sildiğini.. işte onu anlayamaz.

ölüm eski bir şakadır; ama herkese yeni görünür.

hastalıkların nedenlerini aşağı yukarı biliyoruz; ruhsal hastalıklar da yanlış eğitimden, insanların kafalarına çocukluktan beri sokulan saçmalıklardan ileri geliyor, kısacası toplumun bozuk düzeninden. toplumu düzeltelim, bu hastalıklar ortadan kalkar.. doğru kurulmuş bir toplumda insan, budala ya da akıllı, iyi ya da kötü olmuş, hiçbir önemi kalmayacak.

sövüp saymak için bile olsa, insanın başkalarına ihtiyacı vardır.

tek tek insanları anlamak için zahmete girmeye değmez. bütün insanlar özdeştir, bedence olduğu gibi ruhça da. tümümüzün bir beyni, dalağı, yüreği ve ciğerleri var, bunlar özdeş yapıdadır. moral denilen şeyler de özdeştir hepimizde.. ufak tefek değişiklikler önemli değildir. bir tek insanı ele almak, bütün ötekileri tanımak için yeter. insanlar ormandaki ağaçlar gibidir: hiçbir bitkibilimci, tek tek bütün meşe ağaçlarını incelemeye kalkmaz.

dünyada çocuğunu kucağına almış bir anneden daha etkileyici bir şey var mıdır?

dünyada en iyisi sessizce yaşamaktır.

nihilist hiçbir prensibi eleştirmeden benimsemeyen adam demektir, o prensip ne denli saygı gören bir prensip olursa olsun.

doğa bir tapınak değildir, bir işyeridir ve insanlar orda çalışan işçilerdir.

zaman kimi kez bir kuş gibi uçar, kimi de bir sümüklüböcek gibi ağır ağır geçer; ama insan zamanın yavaş mı, hızlı mı geçtiğini fark etmiyorsa, mutludur çok.

"mutluluk bizim bulunmadığımız yerdedir."

iki genç arasında bir süreden beri, yapmacık bir ilgisizlikle karışık bir şakalaşma alışkanlık olmuştu; bu ise gizli bir hoşnutsuzluğun ve açığa vurulmayan kuşkuların şaşmaz belirtisidir her zaman.

iyi bir kimyacı yirmi kez daha yararlıdır bir ozandan.

bir resim, kitabın on sayfasını alan bir tanımı, bir bakışta gösterir bana.

herkes pamuk ipliğine bağlı, her an ayaklarımızın altında bir uçurum açılabilir; ama gene de hayatı allak bullak eden belaları başımıza açmak için yolumuzdan bir an bile dönmeyiz.

insan öyle kurmalı ki yaşamını, her anı önemli olsun.

gerçeği anlamak, imparatorlar için olduğu gibi, zengin kimseler için de güçtür.

onunla en basit konular üzerinde dururken -şakalaşırken bile- sıkıldığını, hafif bir korku duyduğunu anlıyordu. denizde, gemideki insanlar da ayakları karadaymışçasına, üzüntüsüz konuşup gülüşürler; ama en küçük bir aksama, beklenmedik, hafif bir belirti olsun, o anda bütün yüzlerde bir kaygı, var olan tehlikenin var olan bilincini sarsan bir telaş belirir.