cemil meriç
bir adamı tanımak için düşüncelerini, acılarını, heyecanlarını bilmemiz lazım hiç değilse. hayatın maddi olaylarıyla ancak kronoloji yapılabilir. kronoloji aptalların tarihi.
ben putperest değilim, kitaba tapmıyorum; içindeki ses, içindeki ışık, içindeki sevgi, içindeki ruh, içindeki çile, içindeki gözyaşı, içindeki tecrübe, içindeki tanrı çekiyor beni.
gözlerimi, yani her şeyimi kaybetmiştim. tekrar çarka takıldım. ölümü bir münci olarak arıyordum. meselelerimi ancak o çözebilirdi. korkak olduğum için intihar edemedim.
neden işçi partisine girmiyorsun? girmem, çünkü benim yerim kütüphane. ben ışık arayan, aydınlanmak ve aydınlatmak isteyen bir insanım. politikanın kurtarıcılığına inanmıyorum.
uluların hepsi fildişi kulede yaşadı. fildişi kule, tufandan kurtulmak isteyenler için bir gemi. zaman zaman kalabalıklara karışsan bile, limandan uzaklaşma. kalabalık kasırgalı bir umman.
münakaşada zafer, mağlup olanındır, yenilmek zenginleşmektir. karşınızdaki göremediğinizi gösterecek size.
sağ ve sol: anladım ki bu iki kelime, aynı anlayışsızlığın, aynı kinlerin, aynı cehaletin ifadesidir.
"birini tanımak, hepsini tanımaktır."
sosyal sınıflara ayrılmamış bir ülkede sağcı solcu ne demek?
"hakikati bulan, başkaları farklı düşünüyorlar diye, onu haykırmaktan çekiniyorsa, hem budala, hem de alçaktır. bir adamın 'benden başka herkes aldanıyor' demesi güç şüphesiz; ama sahiden herkes aldanıyorsa o ne yapsın?" (daniel defoe)
ve yehova, 'bunların hepsi tek kavim' dedi. 'konuştukları dil aynı, giriştikleri işi yarıda bırakacağa benzemiyorlar. gelin de toprağa inelim, dillerini ayıralım şunların: birbirlerini anlayamaz olsunlar.' ve ademoğulları kentlerini kuramadılar. oraya babil dendi. babil, yani karışıklık. (tevrat)
"rabbin sevgili kulları sağında oturacaklar." (tevrat)
hoca öğretmen oldu, talebe öğrenci. öğretmen ne demek? ne soğuk, ne çirkin kelime.
dergi korkak, pısırık bir kelime, mecmuanın kötü bir tercümesi.
"suçluyu affeden hakim, kendini mahkum etmiş olur." (publius syrus)
kitapta okudum, gazete yazıyor gibi sözler iradenin ve kişiliğin yokluğunu gösterir.
okuma ile zehirlenenler uykularını kaybederler. uykusuzluk psikoz başlangıcıdır. bu hastalık da afyon ve esrar gibi, rüyalara, hayallere, sanrılara yol açar. illetin bir başka tezahürü de mektup yazma, daha doğrusu yazı yazma hastalığıdır.
aşk da tanrı gibi öldüğüne göre, cinsiyet tek değer.
"bizim kanunlarımız avam içindir, dahiler için değil." (papa)
"katıksız demokrasi ayaktakımının despotizmidir." (voltaire)
izm'ler, insan idrakine giydirilen deli gömlekleridir.
aşk yoktur sade için. çiftleşme vardır. kadın bir zevk makinesidir. insana işkence en büyük haz kaynağı.
kanun, eski yunan'dan beri, "büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçüklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı" avrupalı için.
katili göklere çıkarır sade, ayaktakımının peşin hükümlerinden sıyrılmış bir gerçekçi olarak alkışlar.
büyük adam için kanun yoktur.
bütün kanun koyucular; solon, muhammet veya napolyon, suçludurlar. suçludurlar çünkü ataları tarafından konulan, çağdaşları tarafından saygı gören yasaları çiğnemişlerdir.
söyleyecek sözü olan herkes suç işlemek zorundadır.
"ebediyete giden yol tımarhaneden geçer." (st. simon)
"yetenek, belli bir hedefe başkalarından daha ustaca ok atmak; deha, oklarını başkalarının bakışlarıyla dahi ulaşamayacağı bir hedefe saplamak." (schopenhauer)
"her dahi bir parça delidir." (seneca)
"dahinin özelliği, öldükten yirmi yıl sonra salaklara düşünceler ilham etmesidir." (aragon)
gördüklerinizi anlamak için daha önce yaşamış olmalısınız.
"burada hiçbir puta tapılmaz, her inanca saygı gösterilir." (tagore)
"bir insan ne kadar büyük olursa olsun bir ülkenin kaderine hükmedememeli." (tagore)
gandhi hakikatti, tagore rüya.
ulu çamlar, fırtınalı diyarlarda yetişirmiş.
hapishane, maskelerin çıkarıldığı yerdir.
hatalar bıçakla düzeltilir dam'da.
"gerçek kendisini zor teslim eder; çünkü canlıdır, değişkendir. canlı ve değişken olduğu için de bir kere teslim alınınca sürgit elimizde kalmaz. bu sebeple gerçekle girişilecek savaşın sonu yoktur. bu savaşın zaferi sürekliliğindendir." (kemal tahir)
ya ölüm boğacak şarkılarımı, ya elimden aldığın dünyadan daha muhteşemini yaratacağım.
her kitapta kendimizi okuruz. kendimizle yatarız her kadında.
aydınlanmak için yan, aydınlatmak için değil.
yaratmak yabancılaşmaktır.
ıtır gülün sesi, ışık sonsuzun. geceleri ölüm konuşur karanlıklarda.
"seni görmesem buddha olurdum, seni gördüm budala oldum." (özdemir asaf)
"dilin görevi gerçeği gizlemektir." (talleyrand)
"ha gayret yağmacılar, salaklar, sayın baylar
hazların etrafına çöreklenin, şölen var
koşun yeriniz hazır
baylar, hayat kısadır, yiyin, için, eğlenin
sizlersiniz sahibi bu talihsiz ülkenin
bu millet malınızdır" (victor hugo)
"ırmak kenarına otur ve hayatın akışını seyret." (şirazlı hafız)
"amaç, araçları meşru kılar." (machiavelli)
mistisizm: inceleme ve akılyürütmeden çok, duygu ve sezgiye dayanır
"insanlık belli bir gelişme aşamasına ulaşınca devlete ihtiyaç kalmayacaktır." (proudhon)
voltaire, halkı sever fakat halka güvenmez.
tantalos: zeus onu cehenneme yollar. zebaniler bir gölün ortasındaki ağaca bağlar. tantalos susuz mu susuzdur. dudakları uzadıkça göl çekilir. ağaç meyvelerle yüklü, altın meyvelerle. ama tantalos'un elleri uzadıkça bir rüzgar bulutlara kadar yükseltir dalları. ve bu işkence kıyamete dek sürer. tantalos, elde edemeyeceği şeyi veya şeyleri isteyen; varlık içinde yokluk çeken kimse anlamında kullanılır.