16.01.2009

beyaz kale

orhan pamuk

insanın kim olduğunun ne önemi var; önemli olan yaptıklarımız ve yapacaklarımızdır.

her şeyi birbiriyle ilgili görmek, sanırım günümüzün hastalığıdır.

önceden belirlenmiş bir hayat olmadığını, bütün hikayelerin aslında birer rastlantılar zinciri olduğunu birçokları bilir. ama gene de, bu gerçeği bilenler bile, hayatlarının bir döneminde, geri dönüp ona baktıklarında, rastlantı olarak yaşadıkları şeylerin birer zorunluluk olduğuna karar verirler.

insan, seçtiği hayatı sonradan benimseyecek kadar sevmeli.

hoca okuldan dönmüş, halimi görünce sevindiğini sezdim. beni korkak bulduğu için kendine olan güveninin arttığını görüyor, sinirleniyordum. korkusuzluğun boş gururundan kurtulsun istedim: heyecanımı denetlemeye çalışarak bütün tıbbi ve edebi bilgimi ortaya döktüm: hipokrat'tan, thukidides'ten, boccaccio'dan aklımda kalan veba sahnelerini anlattım, hastalığın bulaşıcı olduğuna inanıldığını söyledim; ama sözlerim beni daha da hor görmesinden başak bir şeye yaramadı: vebadan korkmuyormuş; çünkü hastalık allah'ın takdiriymiş, insanın öleceği varsa ölürmüş; bu yüzden de benim korkakça saçmaladığım gibi, eve kapanıp dışarıyla ilişkiyi kesmek ya da istanbul'dan kaçmaya çalışmak faydasızmış. yazılmışsa orada da gelir ölüm bizi bulurmuş. niye korkuyormuşum?

hikayemdeki gibi tuhaf ve şaşırtıcı olanı aramalıymışız; evet, dünyanın bu bıkkınlık verici sıkıcılığına karşı yapabileceğimiz belki de tek şey buymuş.

kaybettiğimiz hayatı ve düşleri yeniden ele geçirmek için, onları yeniden düşlemek gerektiğini herkes bilir: ben hikayeme inandım!

"bir düzenin yıkılacağı tahminini yürütmek, o düzeni devirmek için fena bir yol sayılmaz."