anton çehov
doktorlarla avukatlar birbirlerinin tıpkısıdır. aralarında sadece bir tek fark var: avukatlar soyarlar; doktorlarsa hem soyar, hem de öldürürler.
yaşadığım süre içinde doktorlara, avukatlara ve kadınlara hiçbir zaman inanmadım. saçma, saçma, şarlatanlık ve dalavere!
bir erkek felsefe yapıyorsa eğer, buna bilgelik taslamak ya da laf ebeliği yapmak denir; ama bir ya da iki kadın felsefe yapıyorsa, bunun adı zırvalamaktır.
namuslu, dürüst insanların ne kadar az olduğunu anlamak için herhangi bir iş yapmaya kalkışmak yeter..
işte hayat.. insan hayatı tıpkı tarlada açan bir çiçeğe benzer. bir katır gelip yiyiverir onu, çiçek sizlere ömür!
veremin en etkili ilacı, tam bir gönül rahatlığıdır.
"çiçekler her bahar yenileniyor; ama mutluluk geri gelmez bir daha.."
yirmisindeyken hepimiz kahramanızdır, ne olursa olsun gözümüzü kırpmadan her işe atılırız, otuzunda ise yorulur, hiçbir işe yaramaz oluruz.
bu dünyada hiçbir şey ümitsiz değildir. ümitsizlik, karşılıksız aşk, ahlar, vahlar; şımarıklıktan başka bir şey değil bütün bunlar. insan istemeli önce.
eğer bir insanın gerçek bir hayatı yoksa, seraplarla yaşamaya başlar. hiçbir şey olmayacağına böylesi daha iyidir.
insanlara inanmadan yaşanmaz.
birkaç bin ruble için, kadınların giyeceği birkaç pılı pırtı, boş hevesler, gösteriş düşkünlükleri için binlerce ağacı devirmek, yok etmek.. gelecek kuşaklar barbarlığımıza lanet okuyacaklar!
katıksız iyilik ya da kötülük yoktur.
gerçekten yaşamayınca insan, seraplarla avunur. ne de olsa, tam bir hiçlikten daha iyidir.
toplumda sanatçılara hayranlık duyuluyor, onlara sözgelimi, tüccarlara olduğundan daha başka türlü davranılıyorsa, eşyanın doğasına uygun bir şeydir bu. bir çeşit idealizmdir.
bir yapıt açık, kesin, belirli bir düşünceyi içermelidir. belirli bir amaç olmadan yola çıkarsanız, ya yolunuzu şaşırırsınız ya da yeteneğiniz yok eder sizi.
kadınlar başarısızlığı bağışlamazlar.
umutsuz aşk romanlarda olur. saçma bütün bunlar. budalalık hepsi. insanın kendini bırakmaması, balığın kavağa çıkmasını bekler gibi boş umutlara kapılmaması gerek.. yüreğinde aşkın kıpırtısını duydun mu, yapılacak en iyi şey onu ordan kovmaktır.
ölüm korkusu hayvansal bir korkudur. onu altetmek gerekir. ancak ölümden sonraki hayata inananlar, bilinçli olarak korkarlar ölümden; çünkü günahlarının ağırlığı altında ezilirler.
sık sık düşünürüm: yaşama yeniden ama bu kez bilinçli olarak başlanabilseydi? yaşamış olduklarımız, hani derler ya, taslak, öteki de onun temize çekilmişi olsaydı, ne olurdu acaba?
her yaşamda başta gelen şey, onun biçimidir. biçimini yitiren, yok olup gider. günlük yaşamımızda da böyledir bu.
insan ya neden yaşadığını bilmeli ya da her şey saçma.
gogol: baylar, bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir.
yaşam geçip gitti, hiç yaşanmamış gibi.
* ivanov, orman cini, vanya dayı, martı, üç kız kardeş, vişne bahçesi