oliver stone
"bir vatansever, devletine karşı ülkesini savunmaya daima hazırlıklı olmalıdır."
vietnam savaşı sırasında, güneydoğu asya'da 2 milyon asyalı, 58.000 amerikalı öldü, 220 milyar harcandı, 10 milyon amerikalı ticari hava taşıtlarıyla savaşa gönderildi, 5.000'den fazla helikopter kayboldu, 6,5 milyon ton bomba atıldı.
halkına yalan söyleyen bir hükümet korunmaya değer mi? kimseye güvenemez hale gelmişseniz, gerçeği söyleyemiyorsanız burası tehlikeli bir ülke olmuş demektir. dünya yıkılsa da, adalet yerini bulmalı.
lee harvey oswald kendini kafka'nın dava'sındaki joseph k. gibi hissetmiştir. tutuklanma nedeni ona hiç söylenmedi. görünmeyen kuvvetlerin onu hedef aldığını bilmiyordu. polis karakolunda, polis memuru olan tippit'in cinayetiyle suçlandı. kendini savunma hakkı tanınmadı. sorgulama kayda geçirilmedi. ertesi sabah güneş doğduğunda başkanı öldürmekle suçlanıyordu. medyanın da pompalamasıyla, bütün ülke onu suçlu kabul ediyordu. bayan jackie kennedy'yi mahkemede ifade verme zahmetinden kurtarmaya gönüllü vatansever kulüp sahibi kisvesinde jack ruby polisin içindeki adamları tarafından bir garaja sokuldu. oswald kurbanlık koyun gibi dışarı çıkarıldı ve bir halk düşmanı olarak temiz bir biçimde bertaraf edildi. kimsesizler mezarlığına gömülmüş lee harvey oswald için kim üzülür ki? kimse. oswald hakkında yanlış beyanlar ve basına sızan bilgiler dünyaya yayılır. resmi efsane yaratılmıştır, basın da bunu devam ettirir. resmi yalanların yaldızı ve jfk'nin cenazesinin destansı ihtişamı hepimizin gözlerini bağlar ve akıllarımızı karıştırır.
adolf hitler şöyle demişti: "yalan ne kadar büyük olursa insanlar da o kadar kolay inanır."
ilgi çekmek isteyen ve başkanı öldürerek muradına eren lee harvey oswald, bu deli ve yalnız adam, uzun bir kurbanlar zincirinin ilk halkasıydı. bunun ardından bobby kennedy, martin luther king gibi değişime ve barışa bağlılıkları yüzünden savaş tutkunlarının cephe aldığı insanlar da peş peşe yine böyle yalnız ve deli adamlar tarafından öldürülecekti. cinayeti, bir delinin anlamsız eylemi gibi göstererek her suçtan sıyrılan kişiler. hepimiz ülkemizin hamlet'leri olduk, katledilen önderimizin, babamızın çocuklarıyız. onun katilleri ise tahtı ele geçirmiş. john f. kennedy'nin hayaleti, bizi amerikan rüyasının ortasındaki gizli cinayetle yüzleşmeye davet ediyor. dehşet verici soruları bize dayatıyor: anayasamızın ilkeleri nedir? hayatlarımızın değeri nedir? adalet kılını bile kıpırdatmazken bir başkanın şüpheli bir şekilde bir cinayete kurban gidebildiği bir demokrasinin geleceği nedir? kalp krizi, intihar, kanser, uyuşturucu koması kisvesi altında daha kaç siyasi cinayet işlenecek? iç yüzleri ortaya çıkmadan daha kaç uçak ve araba kazası olacak? "ihanetten gelmez hayır" demiş bir ingiliz şairi. "nedeni var elbet. çünkü gelirse hayır, hiç adı olur mu ihanet?"
amerikan halkı daha zapruder filmini görmedi. neden? amerikan halkı daha hakiki röntgenleri ve otopsi fotoğraflarını görmedi. neden? yüzlerce belge bu komployu kanıtlamaya yardımcı olabilir. neden bunlar hükümet tarafından saklanıyor ya da yakılıyor? sıradan insanlar bu soruları sorup kanıt istediğinde yukarıdan gelen cevap hep aynı: ulusal güvenlik. önderlerimizden yoksun bırakılıyorsak bu nasıl bir ulusal güvenliktir? nasıl bir ulusal güvenlik halkın temel gücünü elinden alıp amerika'da bir devlet içinde devletin üstünlüğünü tanır? ulusal güvenlikten anlaşılan buysa gerçekte ne olduğu her haliyle ayan beyan ortada. adını koyabilirsiniz: faşizm!
22 kasım 1963'te olanlar bir hükümet darbesiydi. doğurduğu en dolaysız ve trajik sonuç da kennedy'nin vietnam'dan çekilme kararının tersine döndürülmesi olmuştur. savaş, amerika'daki en karlı iştir. yılda 80 milyar dolar getirir. başkan kennedy, devletimizin üst düzeyinde planlanan, pentagon ve cia'nın gizli operasyon merkezlerindeki fanatik ve disiplinli soğuk savaş uzmanlarınca uygulanan büyük bir komploya kurban gitmiştir.
bu ortalık yerde uygulanan bir infazdı ve dallas polisindeki, gizli servisteki, fbi'daki ve beyaz saray'daki benzer kafada insanlar tarafından örtbas edildi. bu iş, olaydan sonra suç ortağı haline gelen j. edgar hoover'ı ve lyndon johnson'ı da kapsıyor. suikast, başkan johnson'ı geçici bir memur düzeyine indirgedi. başkanın görevi mümkün olduğu kadar sık ulusun barış arzusundan söz etmekti; oysa kendisi askeriyenin ve anlaşmalı şirketlerinin kongre'deki ticari temsilcisi gibi davrandı.
eğer çocukluk günlerimize dönersek sanırım o zamanlar çoğumuz adaletin otomatik olarak geldiğini sanırdık. iyilik yaparsan iyilik bulacağını. iyinin kötüyü yeneceğini. ama yaşlandıkça anlıyoruz ki, bunlar doğru değil. tek tek bireyler adaleti uygulamak zorunda ve bu hiç de kolay değil çünkü gerçekler, iktidar için bir tehdit oluşturuyor ve insan kendi hayatı pahasına iktidarla savaşmak zorunda kalıyor.
gerçek, sahip olduğumuz en önemli değerdir; çünkü hayatımızdan çıkarsa, devlet gerçeği örtbas ederse, bu insanlara saygı duyamazsak, o zaman burası doğduğum ve ölmek istediğim ülke değil demektir.
alfred tennyson şöyle yazmış: "iktidar, ölen bir krala sırtını döner." kennedy için bundan daha doğru bir şey söylenemez. onun öldürülmesi muhtemelen bu ülkenin tarihindeki en korkunç anlardan biriydi.