28.11.2008

karanlıklar cenneti

victor hugo

kör olmak ve sevilmek, hiçbir şeyin tam olmadığı şu yeryüzünde gerçekten de mutluluğun en garip, garip olduğu kadar da nefis şekillerinden biridir.

bir kadının, bir kızın, bir kız kardeşin, sevimli bir varlığın sürekli olarak yanı başınızda bulunması, ona ihtiyacınız olduğu için, sizden vazgeçemediği için bulunması, varlığı sizce vazgeçilmez olan kişi için vazgeçilmez olduğunuzu bilmeniz, onun size olan şefkatini size ayırdığı zamanın miktarıyla mütemadiyen ölçebilmeniz ve kendi kendinize, bütün vaktini benim için harcadığına göre, demek bütün yüreğiyle bana ait, diyebilmeniz; yüzün yokluğunda da düşünceyi görebilmek, dünyanın karanlığı içinde bir varlığın sadakatini fark etmek, bir elbise hışırtısını bir kanat sesi gibi duymak, onun gelişini, gidişini, çıkışını, girişini, konuşmasını, şarkı söylemesini işitmek ve bu adımların, bu sözlerin, bu şarkının merkezi olduğunuzu düşünmek; her dakika kendi çekici gücünüzü göstermek, sakat olduğunuz nispette kuvvetli olduğunuzu hissetmek, karanlığın içinde, karanlık sayesinde bu meleğin çevresinde döndüğü yıldız haline gelmek, bütün bunlar eşi az bulunur bahtiyarlıklardır.

hayatın en yüce mutluluğu sevildiğinden emin olmaktır. sırf kendisi için sevildiğinden ya da daha iyi bir deyişle, kendisine rağmen sevildiğinden insanın emin olması: işte, körde bu güven vardır. bu felakette hizmet edilmek demek, okşanmak demektir. körün eksikliğini çektiği bir şey var mıdır? hayır. çünkü sevgiye sahip olunca, ışığı kaybetmek hiçbir şey değildir. hem ne sevgi!

baştan başa erdemden ibaret bir sevgi! tam güvenin olduğu yerde körlük kalmaz. ruh, el yordamıyla ruhu arar ve bulur. ve bu bulunmuş, sınanmış ruh bir kadındır. bir el size destek olur, onun elidir bu; bir ağız alnınıza dokunur, onun ağzıdır bu; tam yanı başınızda bir nefes duyarsınız, odur bu. her şeyi ondan almak, dininden merhametine kadar her şeyi, asla terk edilmemek, size yardım eden bu tatlı zaafa sahip olmak, bu sarsılmaz saza dayanmak, kendi ellerinizle ilahi takdir'e dokunmak, onu kollarınız arasına alabilmek. elle dokunulabilen tanrı, ne sevindirici şey!

yürek, bu semavi karanlık çiçek, esrarlı bir açılış gösterir. karşılığında bütün aydınlıkları verseler bile, bu karanlık verilmez! melek ruh buradadır, hep buradadır; uzaklaşsa bile geri gelmek için uzaklaşır; rüya gibi silinip gerçek gibi yeniden ortaya çıkar. yaklaşan sıcaklığı duyarsınız: işte o, buradadır. huzurla, neşeyle kendinizden geçersiniz, gece içinde yayılan bir ışıksınızdır. ve bin bir küçük ihtimam. bu boşluk içinde muazzamlaşan hiçlikler. kadın sesinin sizi avutmakta kullanılan ve sizin için kaybolan evrenin yerini alan en anlatılması imkansız baştan başa erdemden ibaret bir sevgi! insan ruhla okşanır; bir şey görmez, fakat tapınıldığını hisseder. bir karanlıklar cennetidir bu.