2.01.2009

yaşlı gemici

samuel taylor coleridge



yalnızdım, yalnızdım, yapayalnızdım
uçsuz bucaksız bir denizde
ve işkence içindeki ruhuma
merhamet etmedi çıkıp bir aziz de

günler günleri izledi böyle
durduk orada hiç kıpırdamadan
ressam elinden çıkmış bir gemi gibi
ressam elinden çıkmış bir denizde duran

gün bitiyor, batıda yanıyordu sular
içindeymiş gibi büyük bir ateşin
ve o yanan suların neredeyse üstünde
duruyordu büyük, parlak çemberi güneşin
girdiğinde birdenbire o garip şekil
arasına gemimizle güneşin

derler ki laneti bir yetimin
cehennemlik edermiş gökteki ruhu o an
ah, nasıl da ağır fazlasıyla
bir ölünün gözündeki lanet bundan
yaşadım yedi gün yedi gece o lanetle
gene de kurtulamadım canımdan

nasıl ıssız bir yolda yürürken birisi
adımlarını korku ve dehşetle atar
ve dönüp bir kez ardına baktıktan sonra
çevirip de başını bakmazsa hiç tekrar
çünkü bilirse bir adım gerisinde
kendisini izleyen korkunç bir şeytan var

kayalar parlıyordu ve parlıyordu
üstlerinde yükselen kilise de
rüzgar gülü kıpırdamadan duruyordu
ay ışığının onu gömdüğü sessizlikte

gece gibi ülkeden ülkeye geçerim
garip bir söz gücüm vardır
yüzünü gördüğüm anda anlarım
beni dinleyecek kimseyi tanırım
bu hikaye hemen ona anlatılır

en iyi dua eden sevendir en yürekten
büyük, küçük, tümünü canlıların
çünkü bizi de seven sevgili tanrı
yaratmıştır ve sever hepsini onların

uzaklaştı sessizce ağır ağır
kendini vurgun yemiş gibi duyarak
ve açtı gözlerini ertesi sabah
daha hüzünlü ve bilge biri olarak