victor hugo
içmek istiyorum. hayatı unutmak istiyorum. hayat bilmem kimin iğrenç bir icadıdır. süresi hiçtir, değeri hiçtir. herkes yaşayacağım diye boynunu kırar. hayat bir dekordan ibarettir ve gerçek yanı da azdır. mutluluk, yalnız bir yanı beyaz eski bir çerçevedir. vaiz ne diyor: her şey boş. ben de belki hiç yaşamamış olan bu adamcağız gibi düşünüyorum: sıfır, anadan doğma dolaşmak istemediği için, boş gururla giyinmiştir.
ey boş gurur! her şeyin tumturaklı sözlerle süslenip onarılması! mutfak bir laboratuvardır, dansçı bir profesördür, ip cambazı bir beden eğitimcisidir, boksör bir yumruk ustasıdır, eczacı bir kimyagerdir, perukacı bir artisttir, harç kararı işçi mimardır, jokey bir sportmendir, tespih böceği bir pterobranchiadır. boş gururun bir tersi bir de yüzü vardır; yüzü hayvandır, incik boncuklarıyla bir zencidir; tersi ahmaktır, eski püskü elbisesiyle bir filozoftur. birine ağlarım, öbürüne gülerim.
namus ve haysiyet genellikle altın taklidi sahte şeylerdir. krallar insan gururunu oyuncak yaparlar. caligula bir atı konsül yapmış, 2. charles bir sığır filetosuna şövalye payesi vermişti. hadi bakalım şimdi konsül incitatus ile baron roastbeef arasında böbürlenin böbürlenebildiğiniz kadar. insanların öz değerlerine gelince, o da daha çok saygıya değer değildir. komşunun komşusuna övgüsünü bir dinleyin hele. beyaz beyaza karşı bir canavardır. zambak konuşabilseydi, güvercine öyle bir giydirirdi ki! bir sofu kadını çekiştiren bir yobaz kadın bir engerekten, bir mavi bungarustan daha zehirlidir.
küçük mücadeleler içinde de birçok büyük iş yapılır. zorunlulukların ve utançların kaçınılmaz saldırısına karşı kendisini karanlıkta adım adım savunan nice sebatkar, meçhul kahraman vardır. hiçbir gözün görmediği, hiçbir şöhretin ödüllendirmediği, hiçbir mızıkanın selamlamadığı, sır olarak kalan asil zaferler vardır.