elias canetti
afrikalı bir kralın belli başlı özelliklerinden biri hayat ve ölüm üzerindeki mutlak iktidarıydı. etrafına yaydığı dehşet çok büyüktü. "sen şimdi ata'sın, hayat ve ölüm üzerinde iktidarın var. senden korkmadığını söyleyen herkesi öldür"; igara kralı'nın resmen göreve atama formülü buydu. canının istediği gibi öldürürdü ve bunun için hiçbir sebep öne sürmezdi. onun istemesi yeterliydi; açıklama yapmak zorunda değildi. pek çok vakada onun şahsen kan dökmesine izin verilmezdi; ama onun yerine öldüren cellat, saray mensupları arasında vazgeçilmez bir görevliydi.
bu makamda bulunan insan ister sonunda, dahomey'de olduğu gibi başbakan olsun; ister asanti'deki gibi, bir kast oluşturan yüzlerce cellat bulunsun; ister idamlar sık sık yapılsın ya da nadir olaylarla sınırlı olsun, idam cezasının ilan edilmesi her zaman kralın tartışılmaz göreviydi ve bunu uygulamadan uzunca zaman geçirirse, iktidarı için temel önem taşıyan dehşet yitirilirdi; artık ondan korkulmazdı ve küçük görülürdü.
bu hayvanın onun atası olduğu düşünüldüğünden mi yoksa yalnızca, doğrudan onun soyundan gelmese de onun niteliklerini taşıdığından mı bilinmez; ama kral bir aslan ya da leopar olarak kabul edilirdi. kralın aslan ya da leopar doğası taşımasının anlamı onun, bu hayvanlar gibi, öldürmek zorunda olmasıydı. onun öldürmesi, bu hayvanlar gibi dehşet saçması doğru ve uygundu; kralın öldürme eğilimi yaradılışından geliyordu.
uganda kralı tek başına yemek yerdi ve hiç kimsenin onu yemek yerken görmesine izin verilmezdi. eşlerinden biri ona yemek getirmek ve o yerken arkasını dönmek zorundaydı. "aslan yalnız yer." denirdi. yemeği beğenmezse ya da yemek yeterince çabuk getirilmezse, ona bu hakareti yapanı çağırır ve mızrakla öldürürdü. ona hizmet eden karısı, o yemek yerken öksürürse o da öldürülürdü. elinin altında her zaman iki mızrak bulunurdu. kral yemek yerken yanlışlıkla içeriye girip kralın karşısına çıkan kişi oracıkta mıhlanırdı. bunun üzerine insanlar, "aslan yemek yerken şunu ya da bunu öldürmüş." derlerdi. kralın bıraktığı yiyeceklere hiç kimsenin dokunmasına izin verilmezdi. bu artıklar kralın en sevdiği köpeklere verilirdi.