bir cigara kutusu dünya
zaman içer bizi yavaş yavaş
ve dumanlarımız savrulur havaya
fırtınadan geçip gelen
vurulmuş bir kuş gibi düşen bir adamı seyretmek
şaşırtır en kederli çocuğu bile
yararsız şeyler
yer talep edemezler yaşamda
afrika var şimdi orda, vahşi bir
güçle çarpan kalp biçimli kıta
arılar gibi acı bal yapıyor yeni düşünceler
onun dağlarında -koca kovanlarda, ki içlerinde
küçük görünecek en büyük tanrı bile
duygularımızın kabartma yazısıdır müzik
eğilir çiçek açmış bir ağaç dalı
çürük yapraklarla örtünüp korunan
yaşlı köklerini görebilmek için
kraliçesiz de kral olabilir; ama
taçsız olamaz bir kral
asla
söylemek istediğim ama söylemediğim sözler
biçim veremez asla bir tek kar tanesine bile
eminim ki, bütün tarladaki çayırları yesem
kurutsam her tarafı, yeşil yaprakları, hepsini yutsam
hiçbir zaman ulaşamayacağım bir ineğin bütünlüğüne
ne kadar da merhametlisin burda olmamakla
seni düşler, seni okur ve seni düşünürken
tanrı öylesine sonsuzdur ki
insanların sonlarıyla biçimlenmiş sözcükler parçalara ayrılır
onun tarafından kullanıldığında
"ne gece ne de gün, ne güneş ne de gölge
hafta, ay, yoksa yuvarlanıp geçen yıllar
tamir edemez haksızlık bulan aşkın kırıklığını
çılgınlık orada, burada da ıstırap
yazık ki
kederini paylaşabilir insan
ama umudunu asla
bir can aldım veresiye
ne olur bütün borçlarım gibi
bir unutulsa bu da
bahçe küçük, gök sonsuz