yusuf ziya ortaç
hikâye isteyen gazete-dergi sahibi, misak efendi'ye gider, zarflara bakar, bir tanesinin adını beğenir, alırdı. fiyatı 5 liraydı her hikâyenin.
bir gün o yılların en güzel, en sürümlü gazetesi vakit'te ömer'in (seyfettin) bir hikâyesi çıktı. hoştu, sürprizliydi. yalnız kısa kısa konuşmalar can sıkacak kadar uzatılmıştı. okurken gözlerini yüzümüzden ayırmayan ömer: "ne yaparsın cancağızım" dedi, "hakkı tarık, hikâye başına değil, satır başına para veriyor!"
bu denemeden sonra hakkı tarık, ömer'in hikâyelerini satır hesabı almaktan vazgeçti.