joseph roth
neredeyse tüm daimi astsubayların yaptığı gibi o da evlenmişti. ah ne de yalnızdır bu astsubaylar! yalnızca erkekleri görürler, sırf erkekleri. karşılarına çıkan kadınlar, tıpkı kırlangıçlar gibi, yanlarından hızla kaçıp gider. onlar, astsubaylar yani, deyiş yerindeyse, en azından tek bir kırlangıcı olsun alıkoymak için evlenir.
bir an gelebilir, ansızın bilinmeyen bir yasa çıkabilir veya yasa söz konusu olmasa bile, söz gelimi bir memurun içinde hiç beklenmedik bir tutku uyanabilir. memurlar da insandır.
gece kolera da dindi. hastalar iyileşti ve hiçbir sağlıklı kişi bir daha hastalanmadı. ölüler unutuldu - her zaman olduğu gibi unutuldular. gömülür ölüler. onlar için gözyaşı dökülür. en sonunda da unutulurlar.
insan tehlikeli bir misafiri nerede saklar? deneyimsiz biri onu kilerde saklardı. ama bu uygun olmazdı. evi aramaya gelseler, jandarmaların ilk gideceği yer kilerdir. kilerden kaçmak mümkün değildi. deneyimli biriyse tehlike içindeki bir misafiri tavan arasına kapatırdı. jandarmanın en son geleceği yer burasıydı. ayrıca yukarıdan sesleri duymak daha kolaydı. "üçüncü olarak orada bir çatı deliği vardı. temiz hava almak ve gerektiğinde tam zamanında kaçmak da mümkündü.
jadlowker niçin nefret ediyordu bugün gökyüzünden? tanrı'nın yukarıda, yıldızların ardında olduğuna inanıyor muydu? belki inanıyordu ama bunu kabul etmek istemiyordu. içindeki bir ses ona, "tanrı orada, tanrı seni görüyor, tanrı senin ne yapmak üzere olduğunu biliyor." deyip duruyordu. ama içindeki başka bir ses cevap veriyordu: "tanrı orada değil, gökyüzü bomboş, yıldızlar soğuk, uzak ve acımasız ve sen istediğini yapabilirsin."