ben de orpheus gibi çalıyorum şimdi
hayatın tellerinde ölümün ezgisini
ve yeryüzünün, bir de cennetin efendisi
gözlerinin güzelliğine söyleyebileceklerim
karanlık şarkılardır yalnızca
unutma, sen de ansızın, hani
o sabah, kurumamışken daha
döşeğin çiy yağmurlarından
karanfil henüz uyurken göğsünde
görmüştün o karanlık nehri
akıp giderken senin kıyılarından
gerip suskunluğun tellerini
akan kanının dalgalarına
ses veren yüreğine sarılmıştım
gecenin saçlarına dönüşüvermişti
bir tutam saçın gölgelerde
karanlığın o kömür rengi taneleri
kar gibi yağarken yüzüne
senin bir parçan değilim ne yazık ki
yakınmaktır şimdi tek yapabildiğimiz
orpheus gibi, ben de biliyorum artık
hayatın asla ayrılmadığını ölümden
şimdi ben, sonsuza kadar kapanmış
gözlerinin maviliklerinde yüzmekteyim