16.04.2022

sevda içinde

gülten akın

onu ayırmışlar. çevresini kuşatmışlar. duvarlar duvarlar, tel örgüler, demirler, kilitler içine almışlar. en uzak duvarla arasında üç adım var mı? o penceresiz duvarları o beton avluları o dar koridorları, demirleri bir gün aşacak. bundan kuşkusu yok. yıllar mı geçmiş, dayanır.

bir şeye hiç dayanamıyor. sevdasız yaşamaya. aç, susuz, uykusuz nelersiz olabiliyor. bunu kanıtladı. sevdasız olamıyor. kendi kişiliği içinde çözemediği bir o var. sevdanın öte ucu canlı değilse, biliyor, bu uç da çürür dağılır. o ucu da diri tutabilmeli.

sevda ona verildi. dışardan. günün birinde. bu kendisine verilen en değerli, daha doğrusu en yaşamsal armağan. şimdi geri alınmak mı isteniyor. gerilere çekilmek, soğutulmak mı isteniyor? o hiçbirine razı değil. sürmeli sevda. can pahasına da olsa.

sezgileriyle, yaklaşan yıkımı görüyor. dokunamadığının, doğrudan ulaşamadığının sönmekte olduğunu görüyor. kimseler yardım edemez. bir kendi. nasıl engellemeli bastıran sel sularını. nasıl engellemeli ki silip süpürmesin o en değerli olanı. sevdaysa solmak için bahaneler arıyor. biriktirilmiş sevgileri istiyor ondan bir bir. bir yakına, bir dosta, bir kardeşe, bir arkadaşa duyulanı. o katlanır çaresiz. sevgilerinden geçiyor. onları yok sayıyor. önce azar azar sonra hepsini. özenle siliyor anayı babayı. özenle siliyor dostları. yoksadıklarıyla besliyor sevdayı. sevdaysa giderek, dev gibi aynı, daha çok baş istiyor. bir kendi kalmalıymış.

o hepsine razı. tek bir ilgi bırakmadan hepsini kurban ediyor. oyun gizli oynanmıyor. oynanamaz. yakınların, dostların acılarından kopan sesleri de alıp iletiyor sevdaya. sevda utku çığlıkları atıyor.

kimseleri görmek istemiyor. kimseleri görmüyor. kimselere yazmıyor. ve onların kendisine yazmalarını yasaklıyor. yalnızdır işte. korunmasız, savunmasız. sevdayla karşı karşıya, iç içe. sevda, o çekildiği yerde, arada bir yalnızca yakınmak ve istemek için uzanarak, umutsuzluk sinyalleri salıvererek duruyor. dursun. yeter ki yitmesin.

bir gün, sunacak başka bir ilgi, başka bir can kalmayınca, kendi canını sunuyor. can; yemiyor, içmiyor, uyumuyor. tütünle dağlanarak. ince, ipince.

sevdanın umutsuzluk sinyalleri salıvermediği günler de oldu. bir selamdan bir haberden yüzünü gösterdiği günler. o bağı yakaladığında bırakmıyor, ardından koşuyor uzun süre. çiçekler serpiyor geçeceğini umduğu yollara. oyunun bu yüzü, umuda dönük yüzü işte, yeniden diriltiyor onu. öle dirile geldi şimdilere. daha gider.