orson welles
bir gün küçük bir amerikan şehrine konferans vermek için gider; fakat müthiş bir tipiyle karşılaşır. salonda ancak bir avuç dinleyici vardır. üstelik kimse de çıkıp welles’i dinleyicilere takdim etmez. bunun üzerine welles bunu da üzerine alıp konuşmasına şöyle başlar: "bayanlar, baylar. biraz kendimden bahsedeceğim. broadway’de oyunlar sahneye koyarım, aynı zamanda bu oyunları yönetirim, sahneye de çıkarım. senaryo yazarım, film çeviririm, aynı zamanda filmlerde oynarım. radyo için oyunlar yazar, bu oyunları yönetir, temsile katılırım. keman, piyano çalarım. resim ve karikatür yaparım, kitap yayımlarım. hem romancı hem illüzyonistim.” bunun ardından bir avuç dinleyicisini süzdükten sonra konuşmasını şöyle bağlar: “benim bu kadar kalabalık, sizinse bu kadar tenha oluşunuz ne tuhaf, değil mi?"
araştırma paniğe kapılan insanların durumunu iyice açığa vurmaktaydı: o gece birçok amerikalı merihlilerle karşılaştıklarını iddia etmekteydiler. birçok new yorklu göktaşlarının kıvılcımlar saçarak düştüğünü görmüştü. panik sırasında kaçan biri merih’ten gelen bir uzay gemisinin yere indiğini, içinden çıkan birçok yaratığın yeryüzüne dağıldığını söylemekteydi. kocasıyla birlikte panayırdan dönmekte olan bir kadın da, radyo yayınını dinlediği vakit kocasına “ben zaten böyle olacağını biliyordum, panayıra gideceğimize kiliseye gitmeliydik bugün” diyordu.
william randolph hearst: kötü kurumlardan ve kötü siyasetlerden ancak cinayetle kurtulunabiliyorsa, cinayet işlenmelidir.
insanları çeşitli davranışları, sözleriyle aktarmak, bunların toplamından bir yargıya varmayı okuyucuya bırakmak, bunu yaparken belli bir tarih sırasına bağlanmamak.
yurttaş kane, konusunun sağlamlığı, karakter çözümlemesindeki inceliği, anlatımının canlılığı, sinemanın olanaklarının tümünden yararlanışı, yürekli denemelere girişmesi, sinema dilini zenginleştirmesi, sinemaya yeni ufuklar açması, kendinden sonraki sinemacıları etkilemesi bakımlarından sinema tarihinde bir dönüm noktası meydana getiren başyapıtlardandır.
welles ise, yapıtının her görüntüsüne kişiliğinin damgasını vuran; senaryocu, yönetmen, yapımcı, oyuncu ve geri kalan bütün çalışmaların yöneticisi olarak sinemada az rastlanır “tüm yaratıcı”ların arasında yer almaktadır.
gerçek aşk yoktur asla
bilirim, ben de oynadım
bu oyunu, gerçek sandım
mavi alevde kelebek gibi
sonunda yine de yandım
bir adamın ne yaptığını söylemek yetmez, bunu niçin yaptığını da söylemeli.
biliyor musunuz, bay bernstein, bu kadar zengin olmasaydım belki de gerçekten büyük bir adam olacaktım.
aklınız fikriniz çok para kazanmakta olduktan sonra çok para kazanmak marifet değildir.
bay carter, başlık ne kadar büyük olursa haber de o kadar önem kazanır.
insanlar iki bin yıldan beri heykel yapıyor; oysa ben ancak beş yıldır alıyorum.
kane bütün zamanını, elindeki her şeyi kaybetmekle geçirirdi.
yaşlılık.. bay thompson.. sona ermesi istenmeyecek tek hastalık da budur.
herkesin gözlerinin üstüne dikildiği bir salonda bulunmanın yaptığı etkiyi bilmiyorsun.