eckhart tolle
dünyayı kurtaracak ve dönüştürecek olan şey içsel dinginliktir. içsel dinginlikle teması yitirdiğinizde, kendinizle teması yitirirsiniz. kendinizle teması yitirdiğinizde, kendinizi dünyada kaybedersiniz. gerçek benliğiniz ile dinginlik birbirinden ayrılmaz. o sizin asli doğanızdır. dinginlik içinde algıladığınız her şeyle birlik hissedersiniz. her şeyle bir olduğunuzu hissetmek gerçek sevgidir. dinginlik zekanın ta kendisidir; o her formu doğuran bilinçtir. bilgelik dinginlikle birlikte gelir.
gerçek bir ruhsal öğretmenin, sözcüğün geleneksel anlamında, öğreteceği bir şey yoktur; onun size -yeni bilgi, inançlar, ya da ahlaki davranış kuralları olarak- vereceği ya da katacağı bir şey yoktur. böyle bir öğretmenin tek işlevi sizi zaten olduğunuz -ve varlığınızın derinliklerinde zaten bildiğiniz- kimliğin gerçeğinden ayıran şeyden kurtulmanıza yardımcı olmaktır. ruhsal öğretmen, aynı zamanda huzur olan o içsel derinlik boyutunu açığa çıkarmak ve size göstermek için oradadır.
gerçek zeka sessizce iş görür. dinginlik yaratıcılığın ve sorunların çözümlerinin bulunduğu yerdir.
düşüncelerinizi çok ciddiye almayın. insanların kavramsal hapishanelerine hapsolmaları çok kolaydır. ve garip olan şey şu ki insanlar içinde bulundukları hapishaneyi severler; çünkü o onlara bir güvenlik duygusu ve sahte bir "biliyorum" duygusu verir.
hiçbir şey insanlığa kendi dogmalarından daha fazla ıstırap vermemiştir. her dogmanın er ya da geç çöktüğü doğrudur; çünkü realite eninde sonunda onun yanlış olduğunu ortaya çıkaracaktır; ancak, onun temel yanılgısı olduğu gibi görülmedikçe, onun yerini başka dogmalar alacaktır.
zihin bir yetersizlik hali içinde bulunur ve bu yüzden daima daha fazlasını ister. siz zihinle özdeşleştiğinizde, çok kolayca sıkılır ve huzursuz olursunuz. can sıkıntısı zihnin daha fazla uyarımın, daha fazla düşünce besininin açlığını çektiğini ve açlığının doyurulmadığını gösterir.
bilgelikten yoksun kurnazlık son derece tehlikeli ve yıkıcıdır.
insanlar kim olduklarını unuttuklarında karışıklık, öfke, depresyon, şiddet ve çatışma ortaya çıkar.
dünyanın gözünde başarılı ya da başarısız olmanız önemlidir. sağlıklı ya da sağlıksız olmanız, eğitim görmeniz ya da görmemeniz önemlidir. zengin ya da yoksul olmanız önemlidir -bu yaşamınızda kesinlikle bir fark yaratır. evet, tüm bunlar nispeten önemlidir, ama mutlak şekilde önemli değildir. bunların hepsinden daha önemli olan bir şey vardır ve bu o kısa-ömürlü varlığın, o kısa-ömürlü kişiselleştirilmiş benlik duygusunun ötesindeki kimliğinizin özünü bulmaktır.
çoğu insanın yaşamını arzu ve korku yönetir.
siz tüm deneyimlerin geçici olduğunu ve dünyanın size kalıcı değere sahip hiçbir şey veremeyeceğini idrak ettiğinizde, teslimiyet çok daha kolay hale gelir. o zaman insanlarla karşılaşmaya, deneyimlere ve faaliyetlere katılmaya devam edersiniz; ama bunları egosal benliğin istekleri ve korkuları olmadan yaparsınız. yani, artık bir durumun, kişinin, yerin ya da olayın size doyum veya mutluluk vermesini talep etmezsiniz. onun geçici ve kusurlu doğasının olmasına izin verirsiniz. ve mucize şu ki, siz artık ondan olanaksız bir şeyi talep etmediğinizde, her durum, kişi, yer ya da olay sadece doyum verici hale gelmez; aynı zamanda daha uyumlu ve dingin de olur.
kabul edilemez olanı kabullenmek bu dünyada en büyük inayet kaynağıdır.
biz insanlar hakkında bir kanıya varmakta, bir sonuca ulaşmakta çok acele ederiz. egosal zihin için diğer insanları etiketlemek, onlara kavramsal bir kimlik vermek, onlar hakkında ahlaki bir yargıda bulunmak doyum vericidir.
ilişkilerinizde istemeyi ve korkmayı aşmak ne kadar harika bir şeydir. sevgi hiçbir şey istemez ve hiçbir şeyden korkmaz.
nesneler alemini benliksiz bir biçimde takdir ettiğinizde, çevrenizdeki dünya zihinle kavrayamayacağınız biçimlerde canlanacaktır.
bir insanla karşılaştığınızda, ne kadar kısa bir süre için olursa olsun, ona tüm dikkatinizi vererek onun varlığını kabul ve tasdik ediyor, onu onurlandırıyor musunuz? yoksa onu amaca ulaştıracak bir araca, sadece bir işleve ya da role mi indirgiyorsunuz?
ölüm yaşamın karşıtı değildir. yaşamın bir karşıtı yoktur. ölümün karşıtı doğumdur. yaşam ölümsüzdür, ebedidir.
bazı insanlar ölmeden hemen önce derin bir biçimde dinginleşir ve -sanki ölmekte olan formun içinden bir şey parlıyormuş gibi- adeta ışık saçarlar.
her kazada ve felakette, çoğunlukla farkında olmadığımız, potansiyel olarak kurtarıcı bir boyut vardır.
her şey birbirine bağlıdır. budistler bunu hep bilmişlerdir ve fizikçiler şimdi bunu doğrulamaktalar. vuku bulan hiçbir şey diğerlerinden ayrı bir olay değildir; o sadece öyle görünür. biz onu daha çok yargıladıkça ve etiketledikçe onu daha çok ayırırız. yaşamın bütünlüğü bizim düşünüşümüzle parçalara ayrılır. yine de, o olayı yaşamın bütünü meydana getirmiştir. o kozmos denen birbirine bağlılık ağının bir parçasıdır. bu şu anlama gelir: her ne olmuşsa, o başka türlü olamazdı.
gerçek özgürlük ve ıstırabın sonu bu anda her ne hissediyor ya da deneyimliyorsanız onu tamamen siz seçmişsiniz gibi yaşamaktır.