thomas bernhard
dünyada fotoğraf göstermek kadar nefret ettiğim bir şey yoktur. ben göstermem, bana gösterilmesini de istemem. temelinde fotoğraftan nefret ederim ve asla fotoğraf çekmek gibi bir fikir gelmedi aklıma; ömrüm boyunca fotoğraf makinem de olmadı. durmadan fotoğraf çekmekle uğraşan ve boyunlarında asılı fotoğraf makinesiyle oradan oraya koşan insanları küçümserim. fotoğraf çekmek için durmadan bir bahane arayıp durur ve her şeyin ve herkesin fotoğrafını çekerler, en saçma şeylerin bile. durmadan kendilerini ortaya koymaktan başka bir şey yoktur kafalarında ve bunu da en itici biçimde yaptıklarının farkında bile değillerdir. fotoğraflarında sapıkça çarpıtılmış bir dünyanın resmini çekerler ama bu resimlerin aslında gerçek dünyayla, dünyanın da onlar yüzünden sapıkça çarpıtılmış olması dışında bir benzerliği yoktur.
fotoğraf çekmek hain bir ihtiras; giderek tüm insanlık kaptırıyor buna kendini; çünkü çarpıklık ve sapıklığı sevmekle kalmıyor; ona tapıyorlar da ve gerçekten de zaman içinde yığınla fotoğraf çekerek bu çarpık ve sapıkça dünyayı tek doğru dünya olarak algılıyorlar. fotoğraflarında doğayı sapıkça bir gülünçlüğe dönüştürerek işlenebilecek en haince suçu işliyorlar. fotoğraflarındaki insanlar gülünç, tanınmaz hale gelinceye kadar çarpıtılmış; hatta sakat bırakılmış kuklalar, onların objektiflerine dehşet içinde bakıyorlar; ahmak ve iğrençler. fotoğraf çekmek alçakça bir tutku, dünyanın her yerinde toplumların her kesiminden insanlar kendini kaptırmış buna, tüm insanlığın yakalandığı ve asla bir daha iyileştirilemeyecek bir hastalık. fotoğraf sanatını bulan kişi, tüm sanatlar içinde en çok insan düşmanı olanını bulan kişi aynı zamanda. ona borçluyuz doğanın ve onda varlığını sürdüren insanın sonsuza dek çarpıtılışının sapıkça yüzünü. şimdiye kadar hiçbir fotoğrafta doğal, yani gerçek ve hakiki bir insan görmedim; tıpkı şimdiye kadar hiçbir fotoğrafta gerçek ve hakiki bir doğa görmediğim gibi. fotoğraf 20. yüzyılın en büyük felaketi. ne zaman bir fotoğrafa baksam, hiç olmadığı kadar büyük bir tiksinti duymuşumdur.
fotoğraf yalnızca garip ve gülünç bir anı gösteriyor, insanı kendi yaşamında nasılsa öyle göstermiyor; fotoğraf sinsi ve sapıkça bir yapaylık, kimin tarafından çekilmiş olursa olsun, kimi gösterirse göstersin, her fotoğraf insan onurunun temelden yaralanması, doğallığın akılalmaz bir biçimde sahteleşmesi, haince bir insandışılık.
bir fotoğraf çekmek bir insanla alay etmek demektir. bu yüzden fotoğraf çekenlerin hepsi, bu alanda bir meslek edinmiş ve belki de bunu bir sanata dönüştürmüş olsalar da insanla alay eden kişilerden başkası değillerdir. fotoğrafın kendisi, var olan en büyük alaydır; aslında dünyanın en büyük alaya alınış biçimidir.