tolstoy
lokomotif gidiyor. nasıl hareket ediyor, diye sorulur. köylü, onu şeytanın yürüttüğünü söyler. başka birisi, tekerlekleri hareket ettiği için yürüdüğünü iddia eder. bir üçüncüsü, onun hareketinin sebebinin rüzgârla savrulan duman olduğunu ileri sürer.
köylünün iddiası çürütülemez. onu çürütmek için şeytan diye bir şey olmadığını birisinin ona kanıtlaması ya da lokomotifi şeytanın değil, alman'ın yürüttüğünü başka bir köylünün ona açıklaması gerekir. ancak o zaman her ikisi de haklı olmadıklarını çelişkiler içinde göreceklerdir. ama lokomotifin tekerleklerin hareketi sayesinde hareket ettiğini söyleyen, kendi kendini çürütüyor; çünkü tahlil yoluna girince çok daha ileri gitmesi gerekecektir, tekerleklerin neden hareket ettiğini açıklaması gerekir. son açıklamaya, buhar kazanındaki sıkışmış buhara gelinceye kadar da sebepleri araştırmaktan vazgeçmeye hakkı olmayacaktır. lokomotifin hareketini rüzgârın geriye savurduğu dumanla açıklayan kişi de büyük olasılıkla şöyle yapmıştır: tekerlekler hakkındaki açıklamanın inandırıcı olmadığını görerek ilk rastladığı işareti almış, kendi adına onu bir neden olarak ileri sürmüştür.
lokomotifin hareketini açıklayabilecek tek kavram, bu harekete eşit bir kuvvet kavramıdır.
ulusların hareketini açıklamaya yarayabilecek tek kavram, onların genel hareketine eşit bir kuvvet kavramıdır.
bununla birlikte bu kavram ayrı ayrı tarihçiler tarafından başka başka, bu harekete hiç de eşit olmayan bir kuvvet olarak anlaşılmaktadır. bazıları onda, köylünün lokomotifte şeytanı gördüğü gibi, doğrudan doğruya kahramanlara has bir kuvvet, bazıları da tekerleklerin hareketi gibi, başka birtakım kuvvetlerden üremiş bir kuvvet, diğer bir kısmı ise savrulan dumanlar gibi manevi bir şey görmektedirler.
tek kişilerin tarihi -olaya katılan "bütün", istisnasız "bütün" insanların tarihi değil de yalnız caesar'ların, iskender'lerin ya da luther'lerin, voltaire'lerin tarihi- yazıldığı sürece bu tek kişilere, başka insanları bir hedefe yönelmeye zorlayan kuvvetler atfetmemeye imkan yoktur. tarihçilerin bildiği böyle bir tek kavram iktidardır.
bu kavram, tarih materyalini bugünkü açıklanmış şekliyle kavramaya yarayan biricik tutamaktır; tarih materyalini başka türlü kullanmayı bilmeyip de bu tutamağı koparacak olan kimse, ondan yararlanabileceği son imkandan kendisini mahrum etmiş olur ancak. tarihsel olayları açıklamak için iktidar kavramının zorunluluğunu en iyi genel tarih yazarlarının kendileri ve iktidar kavramını sözde reddeden ama onu zorunlu olarak her adımda kullanan kültür tarihçileri kanıtlamaktadır.