raoul vaneigem
insanı, insani geleceğinin zararına yöneten ekonominin tininden başka tin yoktur.
çalışma, doğa ve beden üzerinde uygulanan şiddettir. tarihinin başlangıcından itibaren sömürü ekonomisi, kendi yararına yaşamı ekonomileştirerek iktidarı ele geçirdi. o zamandan beri, dirimsel enerjiyi iş gücüne dönüştürerek ıstırap üretmeye devam ediyor.
tanrılar çalışma lanetine manevi güvence sağlar. kâr elde etme çılgınlığının hayatta kalma zorunluluğuyla özdeşleştiği zahmetli çalışma faaliyetinin neden olduğu kendinden sürgün durumunu din, kurucu bir fedakarlık olarak kutsar.
yazgının insanın gözünün yaşına bakmayan belirleyiciliğine duyulan inançta, öte dünya gizemleri karşısındaki aptalca riayet vardır; insanın ve doğanın sömürülmesi de papazları ve kralları zincirleme imal ederek -terimin en kaba anlamında- bu öte dünyayı iyice bayağılaştıracaktır.
ikiyüzlülüklere ve soyut inkarlara rağmen, ideolojilerin beslendikleri din ve dinsel anlayış, halkların, erkeklerin, kadınların, çocukların ve canlı olma güzelliğine sahip her şeyin iğrenç kurban edilişini tanrısal bir mühürle her seferinde onaylamıştır.
toprağın sömürülmesi, sonsuz geri dönüşün sabitliği içine kök salmaya ne kadar ihtiyaç duyuyorsa, ticaret -yani emek ürünlerinin ayarlanmış mübadelesi- de hareketlilik yaratır, değişim getirir, bedeni ve ruhu açar.
tarımsal üretim tarzının koruyucu yapısından kaynaklanan din, malların ve şahısların serbest mübadelesi ticari açılıma ve ticaretin yayılmacı iradesine her boyun eğdiğinde egemen kurum olarak yok olma eğilimindedir. buna karşılık, tarımsal üretimin ürünlerin serbest dolaşımını engellediği her yerde din gücünü yeniden kazanır.