doğan hızlan
iyi her şey, gün gelir sevilir.
büyük yazarlar, yaşadıkları yeri sağlıklarında bedenleriyle, öldükten sonra da anılarıyla kaplar, silinmez izler bırakır.
yazarın söylediklerinin doğruluğu tartışılmaz da, her zaman bizi yabancılara kötü gösteriyor diye lanetlenir. en sevdiğimiz yaratık devekuşudur.
suçlamak çok kolaydır; insanı tatmin eder, rahatlatır. yalnız unutmayalım herkesin bir molla kasım'ı vardır. bugünü iyi bilmek mümkündür ama yarını değil.
edebiyat, çeşitlilikten doğan zenginliktir.
yazmak zor iştir ama okumak çok daha zor iştir.
kerime nadir: geçmişe bakarken her şeye rağmen, içimde derin bir hüzün duymaktayım. değişen dünya ile beraber kaybolan yıllarda yalnız gençliğimiz değil, sevdiğimiz hemen her şey yok olup gitti. bu dünya bizim dünyamız bile değil artık.
ille görmek için mi beklenir güzel günler
beklemek de güzel (arif damar)
çehov, bir genç yazara gönderdiği mektubunda yazarlığın altın ilkesinin gizini vermişti: "yaz; yazacak bir şeyin yoksa olmadığını yaz."
filiz ali: tarihe mal olmuş sanatçılar hakkında anma günleri yapılacaksa, bunun, en azından 1 yıl önce tasarlanmaya başlanması gerekir. ciddi bilimsel araştırmalar yapılması gerekir. dostlar alışverişte görsün misali durmadan yapılan anma günleri bence özellikle ölmüş olan sanatçılara karşı bir haksızlıktır. yeterince duyurulmadan yapılan anma günlerine de çok az kişi katılıyor. yasak savar gibi anma günü yapılmasını hata olarak görüyorum ben.
ciddilik pozunu takınanları sarsan, ona ayna gösteren kişiler, bence insanlığın gelişiminin öncüleridir.
kalabalıklar içinde yalnızlık, yalnızlıkların en giderilmezidir.
osmanlı'yı iyi bilen, tanınmış bir bilim adamının görüşünü çok severim: "osmanlı" demişti bir gün, "beş olan islamın şartına bir altıncısını ekledi, o da haddini bilmek."
palyaçoların en iyi seyircileri, çocuklarla yaşlılar. doğru bir saptama; ikisi de maske takma gereği duymazlar.
"her şeyi bilmek olanağı yoktur. ne var ki, ilgili olduğunuz konuda edineceğiniz bilgilerin nerede olduğunu bilmelisiniz."
ara güler: fotoğraf bir eğlence aracı, bir hobi değildir. çevremizdeki gerçeklerin daha sonraki kuşaklara kalmasını sağlayan bir araçtır. bu araç tarihin, tarihçinin kalemi gibidir. bizler bu yaşadığımız çağın objektifli tarihçileriyiz.
"yazıklar olsun kurtarıcı bekleyenlere." (bertolt brecht)
"en iyi hediye kitaptır." ister okuyun, ister yakın. kültür ve turizm bakanlığı, kütüphane haftası dolayısıyla böyle bir kampanya açıyormuş. hafta; parlak törenlerle ilgi uyandırabilir, kitaba sevgiyi yaratmasa bile, bunu düzenleyenlerin siciline olumlu puanlar kazandırabilir. talihsizlik işte. kampanyanın başlamasından kısa bir süre önce ahmet altan'ın "sudaki iz" romanının imhasına karar verildi. böylesine zararlı bir metaya sevgi duyulması için açılan kampanya hem inandırıcılıktan hem içtenlikten uzak.
mevlanasız ruh sömürüsü olmaz.
"ben dehamı yaşamıma, yeteneğimi de yazılarıma koydum." (oscar wilde)
attila ilhan, "dersaadet'te sabah ezanları" kitabındaki osmanlıca kelimeleri anlamayanlar için, "öğrensin keratalar" demişti. belki biraz aşırı bir çabaya çağrıda bulunmaydı ama, gerçeklik payı büyüktü.
ödül; bir yazarın, bir kitabın bütün değerini belirlemez; ama şimşekleri dağıtır.
steven blumberg adında bir kitapperest (biblioman, kitap delisi) kitap çalmaktan 1991 yılında mahkum olmuş. 20 yıllık koleksiyonculuk (!) kariyerinde 23 bin 600 kitap çalmış, değeri 10 milyon doları buluyormuş. 268 kitaplığa fare gibi girip çıkmış, amerika'da 45 eyaletin hırsızlık dosyalarında onun adı var.
"roman sokağa tutulmuş bir aynadır." (stendhal)
arizona üniversitesi'nden dr. charles gerba'nın yürüttüğü araştırmanın sonuçlarına göre; eğer masanızda yemek yerseniz, masanızda 20 bin mikrop barınıyor demekmiş. bu oran klozet kapağında daha azmış. ya telefon ahizeleri? onlarda da 25 bin mikrop yaşıyormuş.
"masası temiz olanların zihinleri açık değildir."
çoğu zaman bizim güzel konuşuyor dediğimiz kişi, büyük ölçüde hoş ve boş konuşan kişidir.
"ölümden başka her şeyin çaresi vardır."
kötü yapmaktansa hiç yapmamayı tercih edelim.