
yaşamın kendisini böylesine küçük gördükleri için yalnızca diplomalar ve unvanlar var kafalarında, başkaca bir şey yok. onları evlerinin duvarlarına asıyorlar; usta kasapların ve felsefecilerin, aşçı yamaklarının ve avukatların ve hakimlerin evlerinde diplomalar ve unvanlar asılı ve bunlara doyumsuz gözlerini dikip yaşamları boyunca bakıyorlar. kendileri için, ben temelinde şu ya da bu insanım demiyorlar, ben şu ya da bu unvanım, şu ya da bu diplomayım diyorlar. ve onlar şu ya da bu insanla görüşmüyor, şu ya da bu diplomayla ve şu ya da bu unvanla görüşüyorlar. ve biz de hiç çekinmeden, insanlık içinde insanların birbirleriyle ilişkide olmayıp diploma ve unvanların birbirleriyle ilişkide olduğunu söyleyebiliriz.
insanlık içinde insanlar, kabaca söylersek önemsizler; önemli olan yalnızca diplomaları ve unvanları. yüzyıllardan beri insanlar gözükmüyor; yalnızca unvanları ve diplomaları gözüküyor. bay huber'le buluşmuyorlar kafede, doktora unvanlı huber'le buluşuyorlar; yemeğe bay maier'le gitmiyorlar, aynı adlı diplomalı mühendisle gidiyorlar. görünüşe göre insan değil de diplomalı mühendis olduklarında amaçlarına ulaşıyorlar; artık yalnızca bayan müller değil, bayan yargıç olduklarında insan olduklarını sanıyorlar. işyerlerinde de genç bir bayan değil karşıladıkları, mükemmel bir diploma. bu diploma ve unvan tutkusu doğal olarak bu yüzyılın icadı değil; insanlar hep bunların peşindeydi. kendilerini çok kısır gördükleri için yüzyıllar önce bir gün kendilerini diploma ve unvanlara teslim ettiler; kendi kendileri karşısında varlıklarını sürdürebilmek için.