13.07.2022

fahişe değil

william faulkner

zeki insanların her türlü insan adaletsizliğine, budalalığına ya da acısına duydukları o karamsar ve alaycı akli acımayla: "fahişe değiller. fahişe olmamalarının nedeni biziz, biz bin erkek. biz -bin beyaz erkek- onları biz yaptık, yarattık ve ürettik; belli türden bir kanın sekizde birinin başka türden bir kanın sekizde yedisine sütün geldiğini ilan eden yasaları bile biz yaptık. bunu kabul ediyorum. ama aynı beyaz ırk onları köle, işçi, ahçı, hatta ırgat bile yapabilirdi, bu bin kişi, senin belki de ilkesiz ve şerefsiz diyeceğin benim gibi bu üç beş erkek olmasaydı tabii. hepsini kurtaramayız, belki bunu istemiyoruz da; belki kurtardığımız o bir kadın binde bir bile değil. ama o bir taneyi kurtarıyoruz. tanrı bütün serçeleri görebilir; ama biz tanrı olmaya kalkışmıyoruz. belki tanrı olmayı istemiyoruz da; çünkü hiçbir erkek bu serçelerin birden fazlasını istemez. belki tanrı senin bu gece gördüğün türden bir eve baktığında, artık yaşlandığı için birimizden birini tanrı olarak seçmez. gerçi bir zamanlar genç olmuştu herhalde, genç olmuştur mutlaka, onun kadar uzun süre yaşamış, zarafet, izan ya da edepten nasibini almayan kaba ve rastgele günahları o kadar uzun zaman seyretmek zorunda kalmış birisi, bu vakalara yüz binde bir bile rastlasa, sıradan insan içgüdülerine şeref, edep ve şefkat ilkelerinin uygulandığını fark edecektir muhakkak; o içgüdüler ki siz anglosaksonlar ısrarla şehvet dersiniz ve onun uğruna sebt gününde ilkel mağaralara çekilirsiniz, sizin tanrı'nın inayeti dediğiniz şeyden mahrum kalmanız tanrı'ya meydan okuyan mazeret ve bahane sözleriyle sislenip dumanlanır, inayete tekrar kavuşmanız tanrı'yı teskin eden doygun alçalma ve dövünme çığlıklarıyla müjdelenir, her ikisinde de -ne meydan okumada, ne de teskinde- tanrı bir ilginçlik, hatta ik üç kereden sonra bir eğlence bulamaz. bu yüzden de belki, iyice yaşlanan tanrı, sizin şehvet dediğiniz şeye nasıl hizmet ettiğimizle artık ilgilenmiyordur. belki bizden bu tek serçeyi bile kurtarmamızı talep etmiyordur; zaten biz de o tek serçeyi onun takdirini kazanmak için kurtarmıyoruz. ama biz olmasak bedelini ödeyecek herhangi bir vahşiye satılabilecek, hem de onu bir düveden bir kısraktan, herhangi bir hayvandan daha kötü kullansa bile kimseye hesap vermesi gerekmeyecek birine bir fahişe gibi bir geceliğine değil, bedeni ve ruhuyla bir ömür boyu satılabilecek sonra da gözden düşecek, başkasına satılacak, hatta yıprandığında ya da masrafı satış fiyatını karşılamadığında öldürülebilecek o tek kadını kurtarıyoruz. evet: tanrının kendisinin bile görmezden geldiği bir serçe.