hasan bülent kahraman
gerçekle doğru arasında uzlaşmaz, aşılmaz bir fark vardır. gerçek doğrunun bittiği yerde başlarken, doğru gerçeğin üstünü örtmek için kullanılan en etkili araçtır.
gerçek çoğuldur, kendiliğindendir. orada durur. istenirse aranmaz, bulunduktan sonra da istenmeyebilir. oysa doğru hem tekildir hem daima bir kurguyu içerir; biçimlendirilmiş bir şeydir doğru. geleneğin bağrında yaşar; cemaat ruhuyla beslenir. bu yüzden tutucu, içine kapalı, değiştirilemezdir. üstelik, doğru daima birisinindir, birisine aittir.
doğrunun barındırdığı diktacı, totaliter güçle karşılaştırılabilecek pek az olgu vardır. ona inanmamak söz konusu olamaz: doğrular inanmak içindir ve zaten zaman içinde de bir inanca dönüşürler. inanan kişinin tekelinde, onun, korkularını bastırmasının aracı olarak, güçlendikçe güçlenir. en çok inananlar en çok korkanlardır ve korku her gün biraz daha inanmayı gerektirir.
doğruyu sorgulayamazsınız. oysa gerçek kendisine karşı da direnir; doğruya dönüşmeye başladığı andan itibaren ölür.