franz kafka
gülünçlüğün son aşamasıyla ciddiliğin son aşaması arasında pek bir uzaklık yoktur.
istemeyerek de olsa kendini ele verirdi sevgi denen şey.
bir iş ne kadar büyük olursa, dış dünyaya karşı kendini savunmak için insana o kadar az güç kalıyor; dolayısıyla, en önemsiz şeylerdeki önemsiz değişiklikler insanı ciddi biçimde rahatsız ediyor. yazı masasının üzerindeki en küçük bir değişiklik, diyelim öteden beri masanın üzerinde durup duran bir lekenin temizlenmesi rahatını kaçırabiliyor insanın; yeni bir garson kız da öyle.
en sonunda insanın saçlarını diken diken eden gerçek ele geçirildi mi, bu gerçeğe inanmaya insan kendini çaresiz alıştırmak zorundadır, yapılacak başka şey yoktur.
içimizde üzücü deneyimler ve korkular, kendimizi savunmaktan uzak, bir tahta çıtırtısı duymayalım, korkuyla irkiliyoruz. bir kez de birimiz korkmasın, hemen ötekimiz hazırdır korkmaya; nedenini, niçinini de bilmez pek. böyle olunca da doğru dürüst bir yargıya ulaşamaz elbet. insanda her şeyi enine boyuna düşünüp taşınmak yeteneği bile bulunsa, söz konusu koşullar altında yitirip gider.