jose ortega y gasset
victor hugo'nun jübilesi kutlandığında, elysée sarayı'nda büyük bir eğlenti verilmiş ve tüm ulusların temsilcileri gelip ona saygılarını sunmuşlar. büyük şair davetin yapıldığı büyük salonda, dirseği şöminenin pervazına dayanmış, bir heykel görkemiyle öylece duruyormuş. ulusların temsilcileri orada hazır bulunanların önünde ilerliyor ve fransa'nın onuru olan şaire saygılarını sunuyorlarmış. bir hizmetkar yüksek perdeden sesiyle onları teker teker takdim ediyormuş:
"sayın ingiltere temsilcisi!" ve victor hugo, dramatik bir aktör sesiyle, gözlerini devirerek söyleniyormuş: "ingiltere! ah, shakespeare!" hizmetkar devam ediyormuş: "sayın ispanya temsilcisi!" victor hugo: "ispanya! ah, cervantes!" hizmetkar: "sayın almanya temsilcisi!" victor hugo: "almanya! ah, goethe!"
derken sıra ufak tefek, bodur, tıknaz, şapşalca bir adamcağıza gelmiş. hizmetkar bildirmiş: "sayın mezopotamya temsilcisi!"
o ana değin kendinden emin, güvenli duran victor hugo sarsılır gibi olmuş. göz bebekleri telaşla, tüm evrende bir şey arıyor da bulamıyormuşçasına fırıl fırıl dönmüş. ama hemen ardından aradığını bulduğu, yeniden kendini duruma hakim hissettiği belli olmuş. nitekim yine aynı dokunaklı ses tonuyla ve bir o kadar da inanarak, o tostoparlak temsilcinin saygısına yanıt vermiş: "mezopotamya! ah, insanlık!"