9.10.2009

kitaplara teşekkür

stefan zweig

buradalar, bekliyorlar ve susuyorlar. itişip kakışmıyorlar, bağırmıyorlar, istemde bulunmuyorlar. duvar kenarına dizilmiş, suskun, öylece duruyorlar. sanki uyukluyorlar; fakat üzerlerindeki isimler, açık gözler gibi sana bakıyor. onlara bakarak, şöyle bir dokunarak yanlarından geçerken, yalvarır gibi arkandan seslenmiyorlar, senden bir şey istemiyorlar. hayran olmanı bekliyorlar; ancak o zaman açılıyorlar. önce çevremizde bir suskunluk, sonra içimizde bir suskunluk. ardından hazırız; bir akşam, yorgun günün sonunda eve döndüğümüzde, bir öğle üzeri, insanlardan bitkin; bir sabah, güzel düşlerle geçmiş bir gecenin sonunda. sokuluyoruz onlara, yüzlerce göz, yüzlerce isim suskun ve sabırla senin arayan bakışlarını takip ediyor, bir saray paşasının seslenip çağırmasını bekleyen esir kadınlar gibi. sonra uzanıyor elin, bir piyanonun tuşlarına dokunan parmaklar gibi, içlerinden birine, açıyor sayfalarını, okuyor birkaç satır, bir kıta. o anda isteksizsin; düş kırıklığı, bırakıyorsun yerine. arıyorsun bir başkasını, o anda sana en uygun olanını. ve birden kuşatılıp sarılıyorsun, nefesin bir başka nefesle karışıyor; sanki bir kadının sıcak, çıplak vücudu yanı başında yatıyor. seçtiğin kitap seni mutlu ediyor, içinden yükselen ışıkla ısınıyorsun. düşlerin bulutları aralanıyor, seraplar görünüyor. caddeler açılıyor ta ufka kadar, uzaklar duygularını çekip içine alıyor.

bir yerlerde bir saatin çalıştığını duyuyorsun. fakat o seni rahatsız etmiyor; burada başka saatin sözü geçiyor. karşındaki kitaplar, içlerindeki sözler dudaklarına dokunana kadar yüzlerce yılı geride bırakmışlar. sonra yepyenileri, daha gençleri, henüz dünyaya gelmişler. hepsi de büyüleyici bir dili konuşuyor, heyecanlandırıyor, nefesini kesiyorlar. heyecanlandırırken teselli de ediyorlar. sonra kendini onların içinde buluyorsun; sayfalarından yükselen melodiyle, düşüncelere dalıyorsun, sakinleşiyorsun, yükseklerde, başka dünyalarda uçuyorsun.

günün huzursuzluğunu unutturan o güzel saatlere, insanın sadık dostu, suskun arkadaşı kitaplara, hep yanımızda olduğunuz, varlığınızla bize hep yaşam verdiğiniz için teşekkürler! insanları yaşantılarının en karanlık günlerinde desteklediğiniz için de; cephe hastanelerinde, kışlalarda, hapishanelerde, acıdan kıvrandıkları yataklarda. her yerde, her zaman yanlarında bulunmuş, onlara düşler getirmiş, huzursuzluk ile ıstırap arasında bir avuç huzur olmuştunuz! günlük yaşamın altında ezilen ruhunu çekip kurtaran tanrı mıknatısı sizler. insan ruhunun karanlığını hep aydınlatır, onu ötelerin aydınlığına taşırsınız.

sonsuzluğun bu küçük parçaları sizler, yan yana ve suskun, evimizin duvarına sıralanmış öyle duruyorsunuz. fakat bir el sizi çekip alınca, yürek size dokununca, mekanları kırıp parçalıyor, çılgınca ileri atılan bir araba gibi bizi sonsuzlara taşıyorsunuz.