4.10.2009

melezliğe övgü

michel bourse

her toplum alışveriş üzerinde temellenmiştir, toplumsal bağın olumlanmasını ve sürmesini tek sağlayan budur.

etnik nitelikteki her adlandırma ayrıştırıcı ve karşı karşıya getiricidir. bir halkın kendine verdiği adda, komşu halklardan kendini ayırt etme, ortak ve anlaşılır bir dile sahip olmanın üstünlüğünü ileri sürme niyeti vardır.

herkes söylenen şeyi kendi kültürel, ideolojik, psikolojik ölçütlerine göre, kendi inanç sistemine, kendi tarihine göre yorumlar.

etnik-merkezciliğin doğru eleştirisi hala montaigne'inkidir. montaigne'e göre, adetler ve görüşler söz konusu olduğunda, hiç kimsenin, ne bireyin ne halkın kendini model olarak sunma ve kendininkine yabancı her uygulamayı barbar olarak değerlendirme hakkı yoktur. bu eleştiri kişinin kendisi ve ön yargıları karşısında fiili bir mesafe varsayar ve böylece "doğru" evrensellik ile ön yargıların egemen olduğu keyfi ve tikel bir merkeze gönderme yapan bir dünyanın indirgeyici temsili arasında ayrım yapmaya davet eder.

özünde, kimlik arayışı dolayısıyla bireylerin aradıkları şey, kolektif olarak temsil ettikleri özgül niteliklerin ortak amaçlar için önemine dikkat çekmektir.

margaret mead'e göre, "erkek ya da dişi olarak nitelediğimiz karakter özellikleri, bütünü için olmasa da içlerinden çoğu için, cinsiyet tarafından, tıpkı bir dönemin cinsiyetlerden birine ya da diğerine dayattığı giysiler, davranış biçimleri ve saç şekli kadar yapay bir şekilde belirlenir." böylece kişilik cinsiyete bağlı olmaktan ziyade, belli bir toplumda geçerli olan kültürel modelin dayattığı roller sistemine bağlıdır.

kimlik ne çıkarsanabilir, ne açıklanabilir ne de herhangi bir yapıdan çıkarılabilir. kimlik yalnızca hissedilebilir, yaşanabilir, etkileşim içinde deneyimlenebilir, belki de daha sonra betimlenebilir. kimlik, insan varlığının indirgenemez bir özelliğidir, kuşkusuz bireyseldir ama özellikle kolektiftir.

insanlığı kateden ve kimi zaman onu unufak eder gözüken kimlik savlarını inkar etmeden insanlıktan nasıl söz edilebilir?