ece temelkuran
yeryüzündeki her anlaşmazlık kendi endüstrisini yaratır.
savaşın en şefkatli yanı budur. kendini kapıp koyvermek isteyenlere kucağını açar. uyku gibi yumuşak, kan kadar ılık bir gürültü kucağı savaş. eriyip gitmek isteyenlerden hesap sormayan boz bulanık bir toz yatağı.
kavganın tek bir kuralı vardır: öfkesi daha büyük olan, eninde sonunda kazanır.
on-on bir yaşında bir çocuğun babası bir bombalamada öldürülüyor. çocuk hizbullah'tan abilere gidiyor. çocuk kuran okuyor. çocuk eğitimde. çocuk aniden kamuflaj, haki kıyafetler giyiyor. çocuğun elinde bomba. çocuk koşuyor ve bomba patlıyor.
savaş, korkak bir erkeğin en iyi saklanacağı sistir.
savaşmayı bırakmış erkekler, savaşanlardan daha ürkütücüdür. çıplaklıkları, ayakkabısızlıkları ve kapalı gözlerinin ardında akıp duran korkunç rüyaları, savaşın en korkunç cephesi yapar hastaneleri. postallarını giyebilseler ve ayaklarında postallarıyla ölebilseler çok daha muzaffer olacaklar gibi gelir hep bana. acının yaşanmasına izin verildiği bu cephe, en kanlı cephesidir savaşın. görmek istemezsin.
artık hiçbir şeyin parçası olmak istemiyorum. ne bir savaşın ne de umudun. ne bir halkın ne de bir tarihin. ne elimizde tuttuğumuz eski ülkedeki evlerimizin anahtarlarının ne de bu sonsuz 'taktaka'nın.