1.10.2009

zihinsel hazlar

schopenhauer

en yüksek, en çeşitli ve en kalıcı hazlar, zihinsel hazlardır; gençliğimizde bu konuda ne denli çok yanılsak da bu hazlar zihinsel güce bağlıdır. ayrıca, iç dünyası zengin olan bir kişi yazgıdan çok şey beklemez; buna karşılık bir aptal, sonuna dek bir aptal olarak, bir hödük olarak kalır; isterse kendisi cennette, etrafı hurilerle çevrili olsun.

her zaman, bir kişinin ne olduğu ve buna göre kendinde neye sahip olduğu önemlidir. çünkü bireyselliği ona sürekli ve her yerde eşlik eder ve yaşadığı her şey rengini bireyselliğinden alır. her şeyin içinde ve her şeyde öncelikle kendini tadar: bu, fiziksel hazlarda zaten böyledir; zihinsel hazlarda ise daha da geçerlidir.

birinin kendinde neye sahip olduğu, yaşamının mutluluğu açısından en önemli olandır. ama bu esasen çok az olduğu için, açlıkla savaşımın ötesine geçmiş bulunanlar da, henüz bu savaşımı verenler kadar kendilerini mutsuz hissederler. iç dünyalarının boş oluşu, bilinçlerinin yavanlığı, zihinlerinin yoksulluğu onları dostluklar kurmaya yöneltir; ama yine kendileri gibi olanlarla; çünkü similis simili gaudet (lat. davul bile dengi dengine). o zaman hep birlikte oyalanıp eğlenmeye çalışırlar ve bunu da öncelikle duyusal hazlarda, her türden zevkte ve sonunda sefahatte ararlar.

sokrates, satılmak için sergilenen lüks mallara bakarak, "gereksinmediğim ne çok şey var!" demişti.

eksiksiz bir sağlıktan ve kusursuz bir bedenden kaynaklanan sakin ve neşeli bir mizaç; duru, canlı, nüfuz edici ve doğru kavrayan bir zeka; ılımlı, yumuşak bir istenç ve bunlara uygun olarak iyi bir vicdan; bunlar, yerini hiçbir rütbenin ya da zenginliğin dolduramayacağı üstünlüklerdir. çünkü bir kişi kendisi için neyse, yalnız başınayken ona eşlik eden ve başka birisinin ona veremeyeceği ve ondan alamayacağı şey neyse, açıkça bu, onun sahip olabileceği şeyden ya da başkalarının gözünde olabileceği şeyden daha önemlidir. iç dünyası zengin insan tamamen yalnızken, kendi düşünceleriyle ve hayalleriyle eşsiz bir eğlence bulur; öte yandan, ruhsuz biri sürekli dernekten derneğe, oyundan oyuna, yolculuktan yolculuğa ve şenlikten şenliğe koşsa bile, can sıkıntısından kurtulamaz. iyi, ılımlı, yumuşak bir karakter kısıtlı koşullarda hoşnut olabilir; öte yandan, hırslı, kıskanç ve kötü biri tüm zenginliğe karşın hoşnut değildir. ama ancak, sürekli sıradışı, zihinsel açıdan olağanüstü bir bireyselliğin tadına varan bir kişi için, genel olarak ulaşılmaya çalışılan hazlar bütünüyle gereksizdir; hatta sadece rahatsızlık verici ve usandırıcıdır.

insanlar zenginlik elde etmek için, zihinsel donanım elde etmek için uğraştıklarından bin kat daha çok uğraşırlar; oysa insanın mutluluğu üzerinde ne olduğunun, neye sahip olduğundan kesinlikle daha çok katkısı vardır. bu yüzden, bitmez tükenmez bir çalışma içinde, bir karınca gibi gayretle, sabahtan akşama kadar, zaten var olan zenginliğini daha da artırmaya çalışanları bile görürüz. o kişi, araçlar alanının dar ufkundan ötesini göremez: zihni boştur; bu yüzden başka her şeye kapalıdır. en yüce hazlara, zihinsel olanlara ulaşamaz; bunların yerini geçici, duyusal, az zamana ama çok paraya mal olanla, kendine ara sıra izin verdiği şeyle doldurmaya çalışır boş yere. yaşamının sonunda, şansı iyi gitmişse, bu çabasının bir sonucu olarak gerçekten de bir yığın parası olmuştur; bunu daha da artırmayı ya da harcayıp bitirmeyi, mirasçılarına bırakır. ne kadar ciddi ve önemli bir çehreyle sürdürülmüş olsa bile, böyle bir yaşam da en az simgesi bir soytarı külahı olan kadar budalacadır.