kemal tahir
umudunu yitiren her şeyi yitirmiş olur.
insan, bir kere tek başına kalmayagörsün! nerde olsa tek başınadır. meydan savaşında bile..
ben bilmez idim gizli ayan hep sen imişsin
tenlerde ve canlarda nihan hep sen imişsin.
akıl her zaman doğru çalışmıyor, çeşitli hırslar, isteklerde yanılmaları kolaylaştırıyor. en kötüsü kendi kendimizle çoğu zaman çelişmeli yaşadığımız halde, başka bir insanla birlik kurmaya, duygularımızı birbiriyle hiç ayrıntısız eşleştirmeye çabalıyoruz.
eski adamlar, bütün davranışlarını dine uydurmaya uğraşmışlardı. yürüyen ve değişen hayatı donmuş kalıplara uydurmaya çalışmaktan daha zavallı bir iş olur mu? zamanın hakim sosyal fikri (din) olduğu, herkes servetini, canını, şerefini ona bağladığı halde, onu kurtarıp yaşatalım derken nasıl da kolayca berbat etmişlerdi. işte, her vesika, her ferman, her kadı mahkemesi hükmü, dini, başka başka kazançlara alet edebilmek için, akıl almaz şeriat hileleriyle dolu..
mahpusun parası pul, karısı dul.
insan, biraz fakir olmasa hayatı olduğu gibi göremiyor.
bazı sözleri gereksiz yerlerde kullanmayı yasak etmeli.. bunların başına da "vatan" ve "millet" kelimelerini yazmalı..
bir milletin bayrağı o milletin başı gibi düşer.
"bir suçsuz insan hapiste yatacağına 99 suçlu serbest gezsin." (ingiliz sözü)
mücadeleli hayattan şu sırrı anladım ki ben
ölüm didinmelerin sükuna inkılabıdır
adam niçin öldürülür? bunun bin türlü sebebi var. bu sebeplerden yarısı topluma, yarısının yarısı da ölene ait.. kanun çoğunlukla, yüzde ancak yirmi beş olanı yakalayıp cezanın yüzde yüzünü ona veriyor.
affetmek daima iyidir.
yenilginin bir tek iyiliği var: insanların kuvvetini deniyor.
bir fikir kadınlar tarafından kolayca kabul edilirse o fikir er geç, yüzde yüz yener.
bunlar, akıllarına, deneylerine, ölme ve öldürme yeteneklerine rağmen birer kocaman bebektiler; saygıyı, acımayı, sevgiyi hak eden yönleri de buradaydı.
hani hastanelerde insan sıhhatli oluşundan hicap duyar. mahpushanede de ziyaretçi hür olduğundan utanır. hastaneden çıkınca insana çoğu farkına bile varmadan, "şükür ben sıhhatliyim!" diyen pis, kaba bir sevinç gelirmiş. belki mahpushane ziyaretinden çıkanlar da aynı şeyi hür oldukları için duyarlar.
gül fidanı çarpık, çurpuk, dikenli, bodur, sıskadır.
"her ölen insan, yaşayanların bir parçasını da beraber öldürmüş olur."
bu dünya devri alemdir daima durmaz döner
can feneri püf diye akıbet birgün söner
eğer felek mahvederse bu değersiz ismimi
size yadigar olarak veriyorum resmimi
bu pis dünyaya, bu pis deniz pek yaraşıyor.
bu dünyada alınıp satılan malların en eskimezi: kadın eti! bir de: yalan!
kızgın demirde tabanları yanınca, yavsurunu yere çalıp üstüne çıkan dişi maymun gibi..
"çöküntü devirlerinin en açık ispatı, iktidarın artık idare edilemez hale gelmesidir."
intihar eden bir şair: "ölmek biliyorum, orijinal bir şey değil ama, yaşamak da orijinal bir şey sayılmaz." gibi bir laf etmiş. [yesenin]
kamil bey eskiden beri başkasının sefaletine bakarak haline şükredenlerden iğrenirdi.
biz çanakkale'yi balkan harbi'nin asker kaçaklarıyla kazandık.
zaten soylu insanlarla basit insanlar arasındaki kuvvet farkı, birincilerin sabredebilmelerine karşılık, ötekilerin sonunu hesaplamadan kendilerini mahvetmelerindedir.
mahpus bir adam sekiz yıllık karısına, çocuğunun annesine bile, aşkını anlatırken ellerini öperek af dileyemez.
allah'ın insan icadı olduğunu anlamak için dahi romancıların insanlarına, dahi ressamların tablolarına, dahi kompozitörlerin eserlerine; hatta dahi aktörlerin temsillerine bakmak elverir.
yağsın nesi varsa kainatın
lakin bu derin sükut dinsin
hayır! hiçbir devirde, koyun kendi bacağından asılmamıştır. zaten, hayvanlarla insanları birbiriyle ölçmekten daha aptalca bir şey olur mu? hayvanda öyle özellikler var ki, insanda görünmüyor. söz gelimi, hayvanı fazla sıkıştırdınız mı, ölür. insan kepaze oluyor. ya da hayvanın alıştığı kepazeliğe şerefli insan alışamaz. kuvvetimiz de, zayıflığımız da işte bu dayanıklılıktan gelir.
uykunun da bir çeşit kurtuluş sayıldığı zamanlara lanet olsun!
alçak insanlar yükseldikçe alçaklıkları da o ölçüde artıyor.
"düşmek etrafı görememektendir." demiş bir büyük şair.
kürt'ü kovalaya kovalaya dövmeli!
belki de bütün kuvveti derinden derine hesap etmeyi bilmemesidir.
usta'nın güzel bir sözü vardı: "ne aman dileyeceksin, ne aman vereceksin!"